Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Tavşan Açlığı


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 07 Nisan 2017
Geçerli Tarih: 20 Nisan 2024, 07:36
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=24190


TAVŞAN AÇLIĞI - Ulaş Karakaya yazdı

Bir kaç gün boyunca, sadece tavşan eti ya da benzeri av hayvanları ile beslenildiğinde ilginç bir hastalık ortaya çıkar. Bu hastalık sürecinde insan ne yerse yesin tokluk hissetmez. Artık o haz yoktur; tokluk hissi tamamıyla ortadan kalkmıştır. Baş ağrısı ve ishal ile kendini gösteren hastalık tedavi edilmez ise öldürücüdür.
İşte tokluk hissini tamamıyla ortadan kaldıran bu oldukça şaşırtıcı biyolojik duruma tavşan açlığı denir.

Kapitalizm, insanoğlunu insanlıktan çıkarır. Para kazanmaya ve diğerlerinin üzerine basmaya iter; buna zorlar.Altta kalanların canı çıksın misali hayatta kalmak için diğerlerinin üzerine basman gerekir.

Ya sisteme direnirsin ya da çarka kendini bırakırsın.

Günümüz insanı için çarka kendini bırakmak kolay olan ve tercih edilendir...Artık ya ezecek ya da ezilecektir.

Sisteme giriyorsa para kazanmanın kolay yollarını bulmak ve öğrenmek zorundadır.
Özallı yıllar ve takip eden iktidarlar bu vahşileşmeyi ve insanlıktan çıkışı anlatan binlerce örnek ile doludur. Rüşvet,hayali ihracat, naylon fatura,batan bankalar,yolsuzluk ve doymak bilmeyen tavşan açlığına yakalanmış ortadireğin üzerinden geçinen kodaman asalaklar.

Ortadirek için ise yol gösteren şifreli mesaj hazırdır.
''Benim memurum işini bilir.''

Sistemde bulduğu gedikten ilerleyen asalak kazanmaya başladıkça açlık hissi artar.İnsanları sömürmenin farklı yollarını arar. Hedefe giden binbir çeşit yol bulur. Daha fazlasını ve hep daha fazlasını ister.Çünkü tokluk hissi sadece para ile beslendiği için ortadan kalkmıştır. Daha lüks arabalara binmek ister. Bir tane araba yetmez ikinciyi alır. Oturduğu ev artık onun şişen karnı için küçüktür. Önce deniz manzaralı bir eve taşınır.Sonra villaya o da yetmez yalıya. Ama mutluluk hissi yoktur tamamıyla ortadan kalkmıştır.

Ali Ağaoğulları, Mehmet Cengizler işte bu sistemin yarattığı canavarlardır...Tıksırıncaya kadar yerler.Ama yinede doymak bilmezler.

İşin garibi toplum en çok saygıyı bu tiplere gösterir. Erdem sıralamasında onurlu yaşayan ve mücadele eden insanlar ötelenmiştir. Yoksul halkın refahı ve eşit bir yaşam için mücadele eden insanlar anarşist damgası ile yıllarını cezaevinde çürütürken orta ve yoksul sınıf için hayatlarını feda eden bu insanların mücadelesinin hiçbir anlamı ve önemi yoktur.Çünkü bu asalaklara hizmet eden ve sistemin bekçiliğini yapan yığınlar için kodamanlardan gelebilecek bahşişler ve aferinler daha önemlidir.
Bakınız üniversitelerde devrimci demokrat öğrencilere saldıran asgari ücretli güvenlikçilere. Hepsi kredi borçlusu ama sisteme sadık bir köledir.

Dostoyevski'nin hikayesindeki gibi. Dostoyevski hapishanede sürekli tekmelenen, dövülen ve horlanan köpeğin yanına eğilip başını sevmeye kalkar. Hayatında sevgi görmemiş hayvan ağlayan gözler ile Dostoyevskiye bakar ve onun yanından bağırarak kaçar ve ne zaman köpek Dostoyevskiyle karşılaşsa kaçmaya başlar. Ama ne zaman bir mahkum tekme atacak olsa yavaşça yanaşır ve kıçını döner.

Tecavüzcüsüne aşık olmaktır bu. Stockholm sendromudur. Ali Ağaoğluna aşıktır. Onun .... koyacağını söyleyen Mehmet Cengiz'e büyük saygı duyar ve kıçını döner. Böylece mutluluğunu ve sadakatini perçinler. Köpekleşir...

Tavşan Açlığı aslında kapitalizmin insan üzerine yansımasıdır.

Kapı dışına bırakılan anahtarlar içeri alındığı tarih komşuluğun ve paylaşımın bittiği tarihtir. İnsanlar içe kapandı. Açlığa teslim oldular. Kapıları kilitlemek yetmiyordu. Kilitlerin üstüne sürgüler,sürgülerin üstüne zincirler,zincirlerin üzerine delikler konuldu. Yetmedi kapılar çelikleşti. Çelikleştikçe yürekler katılaştı.Dış cepheler kaplandıkça hızla yaşamdan ve insanlıktan izole olundu. Evler yaşam alanından ziyade çelik kasalara benziyordu. Şifresini girip kasasını açan insan her yere konan ve hayatlarımızı gözetleyen kameraların kendini ve paralarını koruyacağından emin değildi. Para vardı ama tavşan açlığı ile tavşan korkusunu bir arada yaşıyordu.

Çevrenize şöyle bir bakın
Mola istasyonlarında ki satıcıların yüzleri gibi anlamsız, samimiyetsiz ve her an bizi kandıracakmış gibi soğuk bakan yüzlerce surat göreceksiniz.
Oysa içimiz çok acıkmıştı insan suratlara...

Tolstoy'un hikayesi insanoğlunun hırsının ve tavşan açlığının son raddesini anlatıyor.

İlginç bir arazi satım yöntemi var o dönem. Yediemine yatırılan cüzzi bir parayla hakemler eşliğinde araziye gidiliyor. Alıcıya dört küçük kazık ve bir çekiç veriliyor. Alıcı güneşin doğmasıyla birinci kazığı çakıp koşmaya başlıyor. İstediği yere kadar gitme özgürlüğü var. Akşam güneş batana kadar dört kazığı çakacak. Çakma işlemi bittikten sonra birinci kazığa koşup elini sürdüğü an çevirdiği alan tamamıyla onun oluyor. Hırs öyle bir şey ki. Gidebileceği en uzak yere gidiyor. Ve dört kazığı birbirinden olabildiğince uzak noktalara çakıyor.Tam güneşin batacağı sırada koşmaya başlıyor. Yetişiyor ve elini birinci kazığa sürdüğü an göğsünü tutmaya başlıyor.Günün getirdiği büyük stres ve hırs sonucu kalp krizi geçirip orada ölüyor. Bulunduğu yere bir mezar kazıp gömüyorlar. Dünyaya kazık çakamıyor ama mezarının başına kazık çakıyorlar.

17. yüzyılın başında çöpleri karıştıran bir kağıt toplayıcısı kaşıkçı ,çöpleri karıştırırken tanımadığı bir kristal buluyor.Kuyumcuya götürüyor. Kuyumcu tavşan açlığı yaşayan birisi aynı bizim Ali Rıza Emmi gibi. Kaşıkçıya çok cüzzi bir para ödüyor ve taşın sahibi oluyor. Kaşıkçı aldığı para ile çok mutlu olup her daim anahtarı dışarıda bırakılan evinin yolunu tutuyor.
Kuyumcu taşı başka bir arkadaşına gösteriyor. O da aç ve kavgaya tutuşuyorlar. Gırtlak gırtlağa geliyorlar.
Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa olayı duyuyor ve bir kese altın ile kristale el koyuyor. Kristal tarihe bulan kişinin adıyla geçiyor kaşıkçı elması...

Tavşan açlığından yavaş yavaş ölüyorsunuz. Haberiniz yok. Gencecik asker çocukların kanları üzerinden besleniyorsunuz. Doymak bilmiyorsunuz. Silah sanayinizin de ilaç sananiyinizin de hepsi yerin dibine batsın

Yiyin efendiler ölünceye kadar yiyin.Tüm araziler, elmaslar, arabalar, evler sizin olsun, insanlığı bize bırakın yeter...


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster