Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 01 Ekim 2016
Geçerli Tarih: 05 Mayıs 2024, 13:18
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=23815
Takunyacılar Tepişiyor
Halklar Eziliyor
Devletin temel
organları olan yasama (TBMM), yürütme (İktidar) ve yargı (Mahkeme) erkleri
fiili olarak bir kişide toplandığı yapılan uygulamalardan anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla kuvvetler ayrılığı ortadan kaldırılmışsa, o ülke tek kişi
tarafından yönetiliyor demektir.
Türkiye’de fiili
olarak bir başkanlık sisteminin uygulandığını söylemek abartılı olmaz. Artık
körler ve sağırlar bile bu durumu biliyor. Bu tür rejimlere “diktatörlük” demek
herhalde yanlış olmaz.
Yasama, yürütme,
yargılama erkinin fiili olarak Saray’ın denetiminde olduğu bilinen bir
gerçektir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan fiilen
başkanlık sistemine geçmiş bulunmaktadır. Bu durum muhalefet tarafından “Saray
darbesi” olarak nitelenmektedir.
Hal böyle olunca;
Türkiye’de güç ve rant bölüşümü nedeniyle iktidar ortakları ve yandaşları
birbirlerine darbe girişiminde bulundular. Yani takunya kılığındaki siyah
postalcılar ile yeşil takunyacılar birbirlerine darbe yapmaya kalkıştılar. Bu
“darbe kalkışması”ndan yeşil takunyacılar şimdilik üstünlük sağlamış gibi
görünüyor. “Demokrasi nöbeti” adı altında günlerce eylem ve etkinlikler
yapıldı. Bu etkinlikler “Yenikapı Ruhu” ile takkeleşti, pardon taçlandırıldı.
15 Temmuz “Darbe
Girişimi”nden dört gün sonra “Postal Ve Takunya Darbesi” başlıklı makalemde şu
tespitte bulunmuştu. “Kimisi kurt, kimisi İŞİD, kimisi de Rabia işareti
yaparak, hep birlikte; ‘Ya Allah bismillah, Allahu ekber!’ diye bağırdıklarını
gördük... O meydanlarda toplananların sembolleri farklı, sloganları ortak olan
“halk”ın askerden daha çok korku yaydıklarını gördük…”
Yukarıdaki tespitime
karşı bazı okuyucular çok sert tepki göstermişlerdi. Biri örtülü olarak darbeyi
desteklediğimi ve “Siz takunya toplayın” esprisini yaptı. Bir diğeri ise, “Bu
tutumunuzu protesto eder, sizden artık mesaj almak istemiyorum” serzenişinde
bulundu. Aslında o makalenin başlığını Takunyacıların Darbecilik Dansı olarak
yazmak daha doğru olurdu.
“Darbe girişimi”nden önce iktidara çok yakın
olan gazeteci-yazar Fehmi Koru darbeden 3 gün sonra yani 18 Temmuz 2016
tarihinde kendi bloğunda özetle şu tespitleri yapmıştır;
“Girişimin başarıya
ulaşamamasında, öncesinde toplanan istihbaratın büyük payı olduğunu, sonrasında
başlatılan tasfiye girişiminde de MİT’in önceden hazırladığı listelerin kullanıldığını
düşünüyorum.
Hatta, “Bunlar darbeye
kalkışabilirler, eğer böyle bir şey olursa, biz de şöyle davranalım” diye bir
operasyon planı devlet tarafından belirlenmiş ve darbeciler düğmeye bastığında,
o plan, sâdık devlet birimleri tarafından devreye sokulmuş bile olabilir… İki
hafta sonra yapılacak YAŞ toplantısına bayağı kalabalık bir tasfiye listesiyle
gidileceği haberlerinin, darbecilerde, planladıklarından daha önce düğmeye
basma ihtiyacı doğurduğu herkesin dilinde.
Yine ‘acaba’ sözcüğü
ile başlayacak bir cümlem olacak: “Acaba YAŞ’ta geniş tasfiye ve
Cumhurbaşkanlığında bile adamları olduğuna dair dokundurmalar, ağızdan öylesine
kaçırılmış cümleler değil de, tam da bu sonucu doğurmak üzere söylenmiş ortaya
atılan yemler olmasın?” Buradan öğrendiğimiz şu: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
darbenin o gün yapılacağından öğle saatlerinde haberi olmuş… MİT’in de daha
önce.
Haberi erkenden
olmuşsa, neden derhal Ankara veya İstanbul’a hareket etmemiş olabilir
Cumhurbaşkanı?
Devletin ‘operasyon
planı’ öyle gerektirdiği için olabilir mi?
Kuvvet komutanlarının
darbe girişiminin ilk saatlerinden itibaren ortada görünmemesi, her şey olup
bittikten sonra ‘kurtarılmaları’ da, yine ‘operasyon planı’ gereği idiyse, hiç
şaşırmam…” (1)
Takunyacıların
postalcıları nasıl kandırmaya çalıştıkları Fehmi Koru’nun yazısından
anlaşılmaktadır.
İkisi de birbirine
benziyor. Bunlar Osmanlı Bankası, yok birbirinden farkı. “Al birini vur
ötekisine.” Olan halklarımıza oluyor. Ne yazık ki, takunyacılar tepişiyor,
halklar eziliyor.