Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 18 Temmuz 2015
Geçerli Tarih: 04 Mayıs 2024, 05:36
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=21710
BAŞKALDIRAN HAFIZA + İSYANCI VİCDAN =
EDUARDO GALEANO[*]
TEMEL
DEMİRER
“Esto, quod esse videris.”[1]
Latin
Amerika’nın başkaldıran hafızasıydı O…
Diz çökmeyen,
dik duran bir aykırıydı.
Her isyancı
gibi çok önemli soru(n)lardan söz ederdi; tıpkı ‘Verdiğim Rahatsızlıktan Dolayı
Bağışlayınız’ başlıklı makalesinde dedikleri gibi:
“Verdiğim
rahatsızlıktan dolayı bağışlayınız
Kafamın içinde
sinekler gibi vızıldayan bazı soruları paylaşmak istiyorum
Adalet adil
midir? Dünyanın adaleti ayakları üzerinde ters mi duruyor? Bush’un üzerine
ayakkabılarını fırlatan Iraklı Zapatista, üç yıl hapis cezasına mahkûm edildi.
O daha iyisini, bir madalyayı hak etmiyor muydu?
Terörist olan
kim? Ayakkabı fırlatan mı yoksa ayakkabı ile ezen mi? Yalan söyleyerek Irak
savaşını yaratan, bir yığın insanı öldüren, işkenceyi onaylayan ve uygulanması
emrini veren seri katil bir terör suçlusu değil mi?
Topraklarını
savunma haklarını kullandıkları için terörizm yaratmakla suçlanan Brezilya’nın
topraksız köylüleri, Şili’nin Mapuche ya da Guatemala’nın Kekchíe yerlileri ya
da Meksika - Atenco’da yaşayan yerli halklar suçlu mudur? Eğer toprak kutsal
ise, her ne kadar yasalar bunu ifade etmeseler de; onu savunanlar kutsal değil
midir?
Foreign Policy
dergisine göre Somali en tehlikeli yer. İyi de korsan olan kim? Açlıktan
gemilere saldıranlar mı yoksa yıllardır dünyaya saldıran ve bu çabalarından
dolayı multimilyonluk ödüllere konan, Wall Street’in vurguncuları mı? Niçin
dünya kendini soyanları ödüllendirir?
Niçin adaletin
tek gözü kör? Şirketlerin en güçlüsü Wall-Mart, çalışanlarına sendika yasağı
koyuyor. McDonald’s da. Uluslararası hukuku ihlâl eden bu suçlu şirketler niçin
cezadan muaf olurlar? Günümüz dünyasında işçi hakları şimdiye kadarkinden daha
az değerli olduğu için mi?
Kim haklı kim
haksız? Eğer gerçekten uluslararası adalet varsa; niçin güçlüler hiçbir zaman
yargılanmazlar? Onlar mahkûm değiller. Cezaevlerinin anahtarlarının sahibi
onlar oldukları için mi?”[2]
Soru(n)ların
ardında ikircimsizce ve umutla eklerdi:
“Tarihin gelişim aşamaları bazen kötü biter;
ama o, Tarih, bitmez. Elveda derken daha sonra görüşmek üzere”!
*
* * * *
Evet, 13 Nisan
2015’de aramızdan (aynı gün Günter Grass’la birlikte) ayrılan Eduardo
Galeano’dan söz ediyorum!
74 yaşında;
ardında ‘Ateş Anıları’, ‘Latin Amerika’nın Kesik Damarları’, ‘Aşkın ve Savaşın
Gündüz ve Geceleri’, ‘Biz Hayır Diyoruz’, ‘Tepetaklak’, ‘Zamanın Ağızları’,
‘Yürüyen Kelimeler’, ‘Kucaklaşmanın Kitabı’, ‘Gölgede ve Güneşte Futbol’, ‘Söz
Mezbahası’, ‘Görüşmeler’, ‘Gözlemler’, ‘Görünümler’, Aynalar’, ‘Ve Günler
Yürümeye Başladı’yı bırakıp giden O; 1940’ta Montevideo’da doğdu.
‘Marcha’
dergisinin yazı işleri müdürlüğünü, ‘Epoce’ dergisinin de yayın müdürlüğünü
yaptı. Uruguay’daki askeri darbeden sonra hapis yattı, daha sonra ülkeyi terk
ederek Arjantin’e yerleşti. Buenos Aires’te ‘Crisis’ dergisini kurup yönetti.
1973’ten sonra Arjantin ve İspanya’da sürgünde yaşadı.
Ancak bir
dakika! Onu, Kenan Başaran’ın, “Galeano da bir futbol efsanesidir, Pele gibi,
Cruyff gibi, Maradona gibi” ya da Erinç Yeldan’ın, “Galeano kendisini basit bir
futbol dilencisi olarak tanıtıyor,” gibi betimleyenlerden değilim.
Bizim için Mithat
Fabian Sözmen’in ifadesiyle, “Elbette, Galeano’yu tanımlayan şey futbol üzerine
yazdıkları değil… Galeano, her şeyden önce Güney Amerika’nın maruz kaldığı
emperyalist saldırganlığın aktarıcısı, tarihçisi ve yazarıdır…”
Çünkü Onu
betimleyen şu saptamalarıydı; herkesin malumu üzere:
“Ben her zaman
boğanın tarafını tuttum matadorun değil ve hâlâ aynı taraftayım…”
“Beni
güldürmeyen hiç bir şeyi ciddiye almamayı öğrendim hayatta…”
“Bizim tek
bilmek istediğimiz yoksulların neden yoksul oldukları. Sakın onların açlığı
bizi doyuruyor ve çıplaklığı giydiriyor olmasın?”
“Bir yalnızlaşma yalıtılmışlık düzeni: Her
koyun kendi bacağından asılır. Komşun senin ne kardeşindir ne de sevgilin.
Komşun bir rakip bir düşmandır ortadan kaldırılacak bir engel ya da
kullanılacak bir araç. Bu düzen ne bedeni besleyebilir ne de ruhu. Birçok insan
ekmek bulamadığı için açlık çekmeye mahkûmdur; kucaklaşma yoksunluğu yüzünden
gönül açlığı çekenlerin sayısı ise daha kabarıktır…”
“Buenos
Aires’ten bir kara mizah örneği: ‘İktidar’ derler orada Keman gibidir. Sol elle
tutulur ve sağ elle çalınır…”
“Üst sınıf
istatistiklerle oynuyordu orta sınıf borsada oynuyordu alt sınıfsa spor toto
oynuyordu…”
“Hayırseverlik
dikeydir aşağılar. Dayanışma yataydır yardım eder…”
“Hayır işlerine inanmıyorum. Dayanışmaya inanıyorum.
Hayırseverlik çok dikey, dayanışma yataydır: Ötekine saygı duyar…”
“İnsan
haklarının evde başlaması gerekir…”
“Dünya bir
zamanlar uçsuz-bucaksız-sınırsızdı gerekli tek pasaport ayaklardı...”
*
* * * *
Akciğer
kanserinden 74 yaşında kaybettiğimiz “Galeano Latin Amerika’nın kesik
damarlarıydı. Latin Amerika’nın türküleri, nehirleri, kanlı sokakları, çiçek
açmış tropik ormanları, ağlayan çocukları, gülen sevdalılarıydı. Baskıya,
zulme, işkenceye ve yasağa direnendi.
Askeri yönetimleri
rezil edendi. Tek adamların iştahına, zorbanın şehvetine, iktidar tutkunlarının
aptallığına meydan okuyandı. Yeryüzünün vicdanıydı.”[3]
1971’de
yayımlanan ‘Latin Amerika’nın Kesik Damarları’ 20 dile çevrilen O, yeryüzündeki
adaletsizliğe, eşitsizliğe ve haksızlığa karşı hayatın her alanında yazdı.
Hatırlar
mısınız Hugo Chávez, Obama’ya ‘Latin Amerika’nın Kesik Damarları’nı hediye
etmişti, okusun da Güney’in hâlini anlasın diye…
Gazetecilik ve
yazarlığa başlamadan önce fabrika işçiliği de yapan Onu ‘Latin Amerika’nın
Kesik Damarları’yla tanıdık çoğunluk…
Hemen ardından
‘Savaşın ve Aşkın Gece ve Gündüzleri’... 70’li yıllarda okuduk onları…
Sonra da ‘Ateş
Anıları’, ‘Kucaklaşmanın Kitabı’, ‘Biz Hayır Diyoruz’, ‘Aynalar’…
*
* * * *
Tupamaro
sempatizanıydı. Yazdığı için, yazıları için tutuklandı ve sürgün edildi.
“Sürgün olmak.
Korkunç bir şey! Çünkü seçim hakkın yok. Ama yine de zaman ve mekân içinde
ülkeme uzaktan bakmama yardımcı oldu... Burada hep dans ediyordum ve müziği
duymuyordum. Sürgün yılları müziği de duymamı sağladı... Tam 12 yıl...”
Diz çökmeyen;
dik duranlardandı; tavır alan, taraf tutan ve toplumsal dönüşüm için bu duruşu
savunan özellikleri üzerinde taşıyan bir entelektüeldi.
“Galeano (ve
Grass), kendi ülkeleri ve coğrafyalarında ve ötesinde, yazılarıyla,
düşünceleriyle, ‘geçmişle yüzleşme’ konusunda önemli rol oynadı.”[4]
“Onlar, askeri
diktatörlükler, ülkemde ve tüm Latin Amerika’da korkuyla zehirlediler insanı ve
insan ilişkilerini. Herkesi biri birine düşman ettiler. Toplumu zehirlediler,
geriye açlığı ve şiddeti yerleştirdiler,” derdi.
Ayrıca bir
entelektüel olarak 90’larda uyarmıştı hepimizi: “Şimdilerde, düşman, eskisi
gibi göze görünmüyor, eskisi gibi somut değil, onun için daha da tehlikeli.
Şimdiki düşman seçeneksizlik... Şimdi tek bir modelin diktatörlüğü, tek imgenin
diktatörlüğü, seçeneksizliğin diktatörlüğünü yaşıyoruz... Şimdi kapitalizmle
kapitalizm arasında seçim yapmaya özgürüz.”
“Şimdi tüketim
toplumunun tutsaklarıyız... Artık kim olduğumuz, ne olduğumuz, ne yaptığımız
önemli değil, yalnızca neyi ne miktarda tükettiğimiz önemli... Sistem bugün
bize tek gelecek öneriyor. Herkesin daha çok tüketmesi gerektiği bir gelecek.
Sistem, ‘neye sahipseniz O’sunuz’ diyor. ‘hiçbir şeye sahip değilseniz,
hiçsiniz’, diyor...”
Tam da bu
tabloda, “Ve ben bunun için yazıyorum: Bugünün yarın demek olmadığını, kader
olmadığını, önerilen bu geleceğe mahkûm olmadığımızı anlatmak için yazıyorum.
Böyle bir geleceği kabul etmediğim için yazıyorum,” diye haykırıyordu.
*
* * * *
Bu haykırış
hep kulaklarımızda çınlayacak ve unutulmayacak!
28 Nisan 2015
09:27:32
N O T L A R
[*] Güney,
No:73, Temmuz-Ağustos-Eylül 2015…
[1]
“Göründüğün gibi ol.”
[2]
Eduardo Galeano, “Verdiğim Rahatsızlıktan Dolayı Bağışlayınız…”, 13 Nisan 2015…
http://www.sendika.org/2015/04/verdigim-rahatsizliktan-dolayi-bagislayiniz-eduardo-galeano/
[3]
Zeynep Oral, “Yeryüzünün Vicdanı...”, Cumhuriyet, 14 Nisan 2015, s.19.
[4]
Sezin Öney, “Entelektüelin Sonu”, Taraf, 16 Nisan 2015… http://www.taraf.com.tr/yazarlar/entelektuelin-sonu/