Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama: Temel hak ve özgürlükleri askıya alan bu sıkıyönetim yasasını derhal geri çekin
Kategori: Eğitim
Eklenme Tarihi: 25 Şubat 2015
Geçerli Tarih: 03 Mayıs 2024, 10:55
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/haber_detay.asp?haberID=20560
İÇ GÜVENLİK YASASI
GERİ ÇEKİLSİN!
Kamuoyunda İç Güvenlik
Yasası olarak bilinen “Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın
görüşmelerine emekçilerin, demokrasi güçlerinin ve kamuoyunun yoğun tepkisine
rağmen Meclis Genel Kurulunda başlanmıştır.
Görüşmelerin daha ilk
saatlerinde AKP milletvekillerinin muhalefet milletvekillerine çekiçli,
bardaklı, tekme, tokatlı saldırısı yasa ile neyi amaçladıklarını da
kanıtlamıştır. Yasanın provasını polisten önce AKP’li milletvekilleri
yapmıştır. Bizler öncelikle AKP’nin bu tutumunu protesto ediyor, kınıyoruz.
Özü itibariyle AKP’yi
koruma ve kollama yasası olarak hazırlanan tasarı 12 Eylül cunta anayasasından
bile geri olmasının yanı sıra uluslararası sözleşmeleri de ayaklar altına
almaktadır. Kısa süre önce “Kanun mu hukuk mu derseniz ben hukuktan yanayım” diyen
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ve bilgisiyle hazırlanan tasarı
söylediklerinin tam aksine kanun ve polis devleti rejimini ve uygulamalarını
kurumsallaştırmaya, yaygınlaştırmaya yöneliktir.
İki gün önce Başbakan
Davutoğlu’nun tasarıya ilişkin açıklamaları tipik AKP algı yönetimi ve
manipülasyonlarının son örneğidir. Tasarının temel hak ve özgürlükleri askıya
alan içeriğini es geçerek bonzai satışını, molotof kullanımını ve eylemlerde
yüzün çeşitli araçlarla gizlenmesini engellemeye yönelikmiş gibi sunmak kocaman
bir yalandan ibarettir. Her üç konuda da yasalar mevcut olup yüzlerce çocuk taş
ya da molotof attıkları iddiasıyla cezaevlerine atılmış, onlarca yıllık cezalar
verilmiştir. Bırakalım yüzünü gizlemeyi sırf boynunda puşi olduğu için aylarca
cezaevine konan Cihan Kırmızıgül’e 11 yıl ceza verildiğini unutturacaklarını
sanıyorlarsa aldanıyorlar. Sorun uyuşturucu ve bonzai satışı ise tek bir
maddelik düzenleme getirsinler sonuna kadar destekleyelim. Meselenin bunlar
olmadığı, her üç konuyu öne sürerek kamuoyu desteği sağlamayı amaçladıkları
açıktır. Kaldı ki, kanun yapma tekniği açısından bu durum AKP ile özdeşleşmiş
olup tüm torba kanunlarda aynı yol izlenmektedir.
Yalanları bir yana
bırakıp tasarının özüne ilişkin gerçeklere dönecek olursak; Tasarı ile fiilen
devam eden OHAL ve sıkıyönetim uygulamaları olağanlaştırılmak ve süreklileştirilmek
istenmektedir.
Tasarı çok açık
şekilde yükselen toplumsal muhalefete, sendikal örgütlenmelere, hükümet
protestolarına ve Kürt halkının temel hak ve özgürlükleri için yürüttüğü
mücadeleye saldırı amacı gütmektedir. En son Birleşik Metal-İş grevinin
toplanmayan Bakanlar Kurulu kararı ile yasaklanması da göstermektedir ki, AKP
hükümeti emekçilere, gençlere, kadınlara ve bir bütün olarak toplumsal muhalefete
karşı topyekûn bir saldırı içerisindedir.
Tasarı ile hayata
geçirilmek ve “kamu güvenliği” yalanıyla gizlenmek istenen tedbirler açıkça
faşizan tedbirlerdir. Tasarının devletleşen AKP’nin dokunulmazlığını saldırgan
bir biçimde pekiştirmek dışında hukuksal ya da siyasal bir değeri
bulunmamaktadır.
Tasarının yasallaşması
durumunda tüm toplumsal muhalefet darbe dönemlerini bile aratacak bir saldırı
altında olacaktır.
Çünkü; Kısa süre önce
çıkan yasa ile ‘’makul şüphe’’ standardına geri dönülmesi de gözetildiğinde
basın emekçilerine, avukatlara, sendikacılara, üniversitelilere, kadınlara
yönelik “şafak baskınları” yaygınlaşacak, toplu tutuklamalar
sıradanlaştırılacaktır.
Soruşturma sırasında
‘el koyma’ yetkisi genişletildiğinden, gerçek ve tüzel kişi muhaliflerin
malvarlıklarına da el konularak çok yönlü faşizan bir baskı kurulacaktır.
Dinleme, gizli
soruşturmacı kullanma ve teknik takip yetkileri genişletilecek, sahte ve hukuk
dışı kanıt yaratma faaliyeti sistematikleştirilecektir.
Avukatların soruşturma
dosyasına ulaşım hakkı, ‘’gizlilik’’ kararları ile ortadan kaldırılacağından,
savunma hakkı ihlalleri yaygınlaşacaktır.
Polise 24-48 saatlik
bağımsız gözaltı yetkisi verilmesi yoluyla yargı devre dışı bırakılacağından ve
savcıların polis gözaltılarıyla ilişkisi kesileceğinden kayıt dışı gözaltılar,
kaçırma, yok etme, infaz, işkence uygulamalarının önü açılacaktır.
Anayasaya da aykırı
olan, yargı kararı olmaksızın idari görevliler tarafından verilecek “önleme
araması”, “durdurma ve kimlik sorma” kararı ile her tür keyfiliğin önü
açılacak, muhaliflerin her davranışı gözaltı için yeterli görülecektir.
“Koruma altına alma”
maddesi ile bireyi özgürlüğünden mahrum etme polisin insafına bırakılacaktır.
Aynı madde ile OHAL uygulamalarından aşina olduğumuz seyahat özgürlüğü keyfi
şekilde kısıtlanabilecektir.
Geç olmadan tasarının
içeriğinde var olan vahim sonuçlara yol açacak bir duruma daha dikkat çekmek
istiyoruz.
Tasarı ile polisin
silah kullanma yetkisi artırıldığından Berkin Elvan, Abdullah Cömert, Ali
İsmail Korkmaz, dün doğum gününü kutladığımız Ahmet Atakan ve 12 yaşındaki
Nihat Kazanhan cinayetleri gibi yeni polis cinayetleri yaşanacaktır. Bu şekilde
cinayet işleyen polislerin cezalandırılmaları bir yana, haklarında dava bile
açılamayacaktır. Açılmış davalarda yargılanan polislere ise af getirilecektir.
Yoğun biber gazı
saldırılarında bir korunma aracı olarak ağız ve burunun çeşitli yollarla
kapatılması; “yüzün maske ile kapatılması” kabul edilerek ağır cezayla
cezalandırılacaktır.
Anayasal bir hak olan
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı “kamu güvenliğini tehdit” adı altında
ortadan kaldırılacak, AKP uygulama ve politikalarına muhalefet niteliğindeki
toplantı ve gösterilere katılanların tümü tutuklanabilecektir.
Valiler,kaymakamlar
sıkıyönetim ve OHAL dönemlerinde olduğu gibi yetkilendirilecek, güçler ayrılığı
ilkesi ortadan kalkacak, kendilerini yargıç ve savcılar yerine koyup kararlar
alabileceklerdir. Suçun unsurlarını belirleme yetkisi illerde valilere, birden
çok ilde ise İçişleri Bakanına verildiğinden AKP’nin herhangi bir uygulamasını
protesto etmek suç kapsamına girebilecektir.
Ortada hiçbir suç ya
da şüphe olmasa da herkesin telefonu dinlenebilecek, haberleşme özgürlüğü
engellenecek, özel hayatın dokunulmazı tarih olacaktır.
İktidarın
“vatandaşlara büyük hizmet, ifade almak kolaylaşacak” diye çarpıttığı
tasarıdaki bir maddeye daha dikkat çekmek istiyoruz. İddianın aksine tasarı ile
polisin ifade alması yaygın bir yetkiye dönüştürülerek denetimden uzak ve
avukatsız ifade alma normalleştirilecektir
Öte yandan sosyal
medyaya getirilen sınırlamalar arttırıldığından haber alma ve iletişim ağı
özgürlüğü daraltılacaktır.
Gözaltı süreleri
uzayacak, belli kararların denetimi kamuoyunda hükümetin yönlendirmesi altında
olduğuna yönelik yaygın bir kanının olduğu Ağır Ceza Hâkimi tarafından
yapılacaktır.
Kamu görevlisine
“tehdit” temelli ek korumalar ve cezasızlık alanı yaratılacak, AKP’nin
uygulamalarını aklamaya yönelik ısmarlama teftiş raporları hazırlayanlar yasal
korumaya alınacaktır.
Bu tasarı ile Hükümet
güvenlik güçlerine açıkça “sık la sık “demektedir. Çünkü tasarı ile
sakatlanmalara, yaralanmalara ve ölümlere yol açan TOMA’lar tarafından sıkılan
basınçlı suların içinde yer alan boya gibi kimyasal madde kullanımına yasal
kılıf oluşturulmaktadır.
Halen neredeyse her
gün AKP polisinin gaz fişekleriyle, copuyla, silahıyla bir insanımızı
yitirdiğimiz bugünleri de geride bırakacak yasa tasarısı birçok yönüyle
Anayasaya ve AİHM kararlarına da aykırıdır.
Yasa tasarısı; tüm
temel anayasal hak ve özgürlükler mücadelesinin tırpanla biçilmesi amacı
taşımaktadır.
AKP’nin 14 yıllık
baskıcı politikaları artık toplumu bir sosyal patlama noktasına getirmiştir.
Aynı politikalarda ısrar edilirse hiçbir kanunun bu patlamayı durduramayacağı
tarihsel gerçekliklerle sabittir. Dolaysıyla AKP’nin emek ve demokrasi
mücadelesine karşı hukuk tanımaz politikasının ve otoriter karakterinin
yansıması olan yasa tasarısı derhal geri çekilmelidir.
TBMM iç hukukuna
da aykırı olarak muhalefet milletvekillerinin
söz hakkını engelleyen ve söz hakkını kullanmak isteyen milletvekillerine
şiddet uygulayan AKP iktidarı yasa geçtiğinde hak arayan yurttaşlara neler
yapabileceğini göstermiştir.
Hükümete sesleniyoruz,
temel hak ve özgürlükleri askıya alan bu sıkıyönetim yasasını derhal geri
çekin. Halklarımızın ve emekçilerin ihtiyacı yeni bir SS yasası değil barış ve
demokrasinin tesisine yönelik düzenlemelerdir.
Bizler emek ve demokrasi güçleri olarak tasarı geri çekilinceye ve anti demokratik uygulamalara son verilinceye kadar ülkenin dört bir yanında alanlara çıkarak mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.
GİRESUN KESK ŞUBELER
PLATFORMU giresunegitimsen@gmail.com