Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama: CHP İl Başkanı Murat Karayalçın,Bugün Gazetesi röportajı
Kategori: Siyaset
Eklenme Tarihi: 10 Şubat 2015
Geçerli Tarih: 07 Mayıs 2024, 01:06
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/haber_detay.asp?haberID=20417
Murat Karayalçın: 89'daki 'Kürt
Raporu'nun bedelini ödedik
CHP İl Başkanı Murat Karayalçın,Bugün
Gazetesi'ne verdiği röportajda, "İktidar olmak için de, Türkiye’nin bekası
için de, Kürt sorununun çözümü için de CHP’nin bölgede güçlü olması gerekiyor.
Kürt sorununun çözümü bizim projemiz. 1989 raporumuz var. Biz bu raporumuzdan
dolayı bedel ödedik. Vatan hainliğiyle bölücülükle suçlandık" ifadelerini
kullandı.
Eski bakan ve başbakan
yardımcılarından Murat Karayalçın, 90’lı yılların önemli siyasetçilerinden.
Karayalçın, şimdi CHP’nin İstanbul İl
Başkanı. Karayalçın’la 90’ların faili meçhullerini, bugün yaşanan yolsuzluk
iddialarını ve CHP’nin hedeflerini konuştuk. 1989’da SHP olarak hazırladıkları
Kürt Raporu için ağır bedeller ödediklerini söyleyen Karayalçın, “Bölücülükle,
vatan hainliğiyle suçlandık” diyor.
İL BAŞKANLIĞI İLE VİTES DÜŞÜRMEDİM
*Siyaset kariyerinizde vites düşürme
olarak görüyor musunuz?
Siyaset adamı siyaset sürecinin
herhangi bir yerinde günün ihtiyaçlarına göre, koşullarına göre yer alabilir.
Koşullar öyle bir gelişir ki, bir gün başbakan olan birisi başka bir gün
başbakan yardımcısı olabilir. Ben siyasi düşüncelerime katkıda bulunmak için
genel başkan da olurum, muhtarlık da yaparım ifadesini kullanmıştım. Bütün
bunlar birleştiğinde ben CHP il başkanlığını vites düşürme olarak görmüyorum.
EŞİM İL BAŞKANLIĞINA ÇOK TEPKİ
GÖSTERDİ
*Peki yakınlarınızdan bir tepki oldu
mu?
Mensubu olduğum partinin genel
başkanı benden böyle bir istekte bulundu. Ben de kültür olarak elimde olanak
varsa, benden talep edilenleri karşılayan birisiyimdir. Bunu göğüsleyecek enerjiyi
kendimde gördüm. Eşimin ve yakınlarımın çok tepkisi oldu. Hatta tepkinin
ötesinde tepki verildi. Ama sonra hepsi sağ olsunlar destek verdiler.
20 YIL ÖNCE ‘HİKMET ABİ’YDİ,ŞİMDİ
‘MURAT ABİ’
*‘Ağabey formülü’ dillendirildi sizin
isminiz gündeme gelince. CHP’ye İstanbul’da ağabeylik etmeye mi geldiniz?
CHP’nin İstanbul’da başkanıyım. Aynı
zamanda ağabey olarak da görülüyor muyum, görülmüyor muyum, bilmiyorum. Yaşım,
kıdemim ve geçmişte yaptıklarım itibariyle ağabey olarak da görülüyorum. Bundan
20 yıl önce ‘Hikmet Abi’ formülü vardı. 20 yıl sonra ‘Murat Abi’ formülü
değişik bir şekilde geldi.
BİRKAÇ AYLIK İL BAŞKANLIĞI OLMAMALI
*CHP’de son 5 yılda İstanbul’da altı
il başkanı değişti. Bu kadar değişim sağlıklı mı?
Evet doğru bir gözlemi ifade ettiniz.
İki aylık görev yapanlar oldu. Daha önce de birkaç aylık il başkanlığı yapıldı.
Mesela Hikmet abi 80’lerin başında bir aylık il başkanlığı yapmış. Partide,
parti hukukunun öne çıktığı ve göz ardı edildiği dönemler oluyor. Ben kayıtsız
koşulsuz hukuka uyulması gerektiğine inanıyorum.Birisi tökezliyorsa hemen
gözden çıkarılmamalı. Onun koluna girilmeli, yardımcı olunmalı. Birkaç aylık il
başkanlığı olmamalı.
AK PARTİ 40’IN ALTINA DÜŞMELİ, CHP
30’UN ÜSTÜNE ÇIKMALI
*İstanbul’da hedefiniz nedir?
2009’dan başlayarak şimdiye kadar
yapılan seçimlerde ufak da olsa artışlar oldu. İktidar için beklediğiniz oran
nedir? Öncelikle Türkiye için öngördüğüm şeyleri söyleyeyim. Türkiye’de yeni
bir siyasal ve yönetsel dönem başlamalı. Sayın Erdoğan’ın değimiyle bu ‘Kazan
Kazan’ durumudur herkes için. Bunun için de AKP’nin devrilmesi gerekmektedir.
Bunun için AKP’nin yüzde 40 eşiğinin altına, CHP’nin de yüzde 30 eşiğinin
üstüne çıkması gerekiyor. İstanbul’da ulaşmamız gereken potansiyelin gerisinde
olduğumuzu düşünüyorum. Oyumuzu artırma potansiyeline sahibiz. 40’ın birkaç
puan üzerine çıkmalıyız. İş hacminin yükü değil de sürenin kısalığı beni
ürkütüyor.
İKTİDAR OLABİLECEĞİMİZİ HALKA
GÖSTERMELİYİZ
*2009 Yerel Seçimleri ile birlikte
bir ‘açılım’ süreci başlatıldı. Halka daha fazla dokunulmaya çalışıldı. Ama
bunu sandığa yansıtamadınız. Neden halkı ikna edemiyorsunuz?
Birtakım kırılmaların yaşanması
gerekiyor. Kırılmalar yaşanmadan bu süreçler işletilemiyor. Bizim halkımızda
‘oyum ziyan olmasın’ diye bir anlayış var. Bu anlayış, kimin oyu yüksekse ona
oy verilmesi şeklinde somutlaşır. Yoksa niye ziyan olsun, ver git. Biz,
kendimizi iktidara gelebilecek bir parti olduğumuzu gösterebilmeliyiz. Böyle
olursa, insanlar da oylarının ziyan olmayacağını görür. 80’lerde bunu yaşadık.
Dört büyük ili aldık.
SEÇMENE SHP RUHU LAZIM
*O zaman bir SHP ruhu mu kazandırmak
lazım?
Seçmene böyle bir ruh kazandırmak
lazım. SHP ruhu benim için çok değerli bir ruh. SHP’nin son genel başkanı ben
olduğum için o ruha çok bağlıyım, o ruhu çok seviyorum. Yurttaşlarda böyle bir
anlayış ve coşku oluşturmalıyız. Ön seçim yapılabilir. Yapılması durumunda
müthiş bir enerji çıkıyor. Ön seçim yapılmasını istiyorum ama genel merkez
karar verecek. Genel Başkan bu konuda benimle aynı fikirde.
VATAN HAİNİ İLAN EDİLDİK
*CHP,Doğu ve Güneydoğu’da birçok ilde
‘tabela partisi’ konumunda. Bunu aşmanız gerekmiyor mu iktidar olmanız için?
Şart. İktidar olmak için de, Türkiye’nin bekası için de, Kürt sorununun çözümü
için de bunu mutlaka aşmamız gerekiyor. Kürt sorununun çözümü bizim projemiz.
1989 Raporumuz var. Biz bu raporumuzdan dolayı bedel ödedik. Vatan hainliği ile
bölücülükle suçlandık. 2004 yılında HADEP’le birlikte diğer partilerle de
yaptığımız ittifak kapsamında Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda bir araya geldik.
Her partinin başkanı konuştu, ben de konuştum. Ben ‘Devletimiz birdir, ulusumuz
tümdür, yurdumuz bölünmez bir bütündür’ dedim. Bu ifadeyi Diyarbakır’da
HADEP’li ÖDP’li EMEP’li bir ittifakta söylemek olağanüstü bir şeydi. Hatta bunu
söyledikten sonra orada alkış almak daha da olağanüstü bir şeydi. Bazı yerlerde
Apo’nun resimleri vardı. Kameralar çekti. Ancak bu konuşma faili meçhul kişiler
tarafından montajlandı, parçalandı, kesildi, biçildi ve bir kaset üretildi. Bu
kaset 1 buçuk milyon adet üretildi. Bunun da kimin tarafından yapıldığı bilinen
bir sır olmakla birlikte ortaya çıkarılamadı.
2009 ANKARA SEÇiMiNDE iHANET
ÖRGÜTLENMELERi VARDI
*Sizinle ilgili hazırlanan kasetle
ilgili Melih Gökçek’le 2009 Yerel Seçim sürecinde bir polemik yaşadınız.
Gökçek’in dahli olduğunu düşünüyor musunuz?
Bilmiyorum tabii, Melih Gökçek mi
yaptı, başkası mı yaptı. Benim seçilmemi istemeyenler yaptı. Tabii kuvvetli
şüpheler var. Ama yine de ortaya çıkarılamadığı için isim vermek istemem.
Bunlar toplattırılmadı. Bu şöyle etkili oldu; 100 bine yakın CHP’li bana oy
vermedi. Mansur Yavaş’a oy verdi. Mansur Bey, bir söyleşisinde 200 bin olarak
açıkladı bunu. Bu bir algı operasyonuydu. Türkiye’nin bence 2009’da Ankara’da
kaderi değişti. O kadar güçlü algı operasyonları yapıldı, o kadar güçlü ihanet
örgütlenmelerine gidildi ki, sonuçta Türkiye’nin kaderini etkileyeceği biline
biline 200 bin oy başka tarafa doğru kaydı.
DEVLET,UĞUR MUMCU İLE İLGİLİ
YAPILMASI GEREKENLERİ YAPMADI
*1993’ün Eylül ayında başbakan
yardımcılığı görevine geldiniz. Özellikle Uğur Mumcu suikastının
aydınlatılmasına yönelik devlet nezdindeki eksiklikler var mıydı? Bizim için
önemli bir konu. Bu konuda bir değerlendirme yaparken zorlanıyorum. Şu eksikti
ya da şu yanlıştı demek çok güç. Sonuçta Uğur Mumcu’yu öldürenlerin, onların gerisindekilerin
kamu vicdanını tatmin edecek şekilde ortaya çıkarılamamış olması önem taşıyan
konudur.Çok şeyin eksik yapıldığını, çok şeyin yetersiz yapıldığını, yapılması
gerekenlerin yapılmadığını görüyorum.
GÜVENLİKLE İLGİLİ BAKANLIKLAR
DYP’DEYDİ
*O dönemdeki bir hükümet üyesi olarak
özeleştiri yapıyor musunuz?
Tabii yani. O dönem bizim iktidarda
olduğumuz dönem. Gerçi güvenlikle ilgili bakanlıklar DYP’deydi.Dolayısıyla SHP
olarak doğrudan bir sorumluluk taşımıyoruz. Sorumluyuz, değiliz ama Uğur Mumcu gibi
birisi gitti. Türkiye’nin yüreği yandı. Biz hâlâ gerisinde hangi güçler vardı,
kamuoyunu tatmin edebilecek şekilde ortaya çıkarabilmiş değiliz.
SUİKASTIN AYDINLATILMASINDA DEVLET
YETERSİZLİĞİ VAR
*20 yıllık süreçte zaman aşımı doldu.
Dünden bugüne bir devlet yetersizliği devam mı ediyor?
Yetersizlik var. Yetersizlik devletin
legal yapısından mı kaynaklanıyor, devlet içindeki başka yapılardan mı
kaynaklanıyor bilemem. Ama bir devlet yetersizliği olduğunu söyleyebilirim.
ÖZAL’IN YÜZÜNÜ GÖRÜNCE DEHŞETE KAPILDIM
*Özal’ın şüpheli ölümüne gelirsek?
Gözlemim var. Ben o dönem belediye
başkanıydım. Son Orta Asya gezisinden dönüşte karşılayanlardan biri de bendim.
Yüzünü hiç öyle kötü görmemiştim.Dehşet içinde kaldım. Yani ürktüm. Belki de
başkaları da ürktü, kimse kimseye de söyleyemedi. Çok kötü bir görüntüsü vardı.
Daha sonra ortaya çıkan öldürüldüğü yönündeki iddiaları bilmiyorum ama
sanmıyorum.
90’LARDA DA ŞİMDİ DE EGEMENLİK KAYBI
VAR
‘Kürdistan kuruluyor’ algısının inşa
edilmesi için ciddi çaba harcandığını görüyoruz. Cizre’de ve Güneydoğu’nun
başka yerlerinde görebiliyoruz. Kimlik kontrolü yapan şahıslar var.
*Yavaş yavaş ülkenin sıcak
gündemlerine geçelim.
Sizin de hükümet üyesi olarak görev
aldığınız 90’ların başı, terörün yoğun olarak yaşandığı bir dönemdi. Şu anda da
benzer bir sürecin olduğu dillendiriliyor. Bu karşılaştırmaya katılıyor
musunuz?
Güneydoğu’da devletleşmenin olduğu,
devlete benzer bir yapının kurulmakta olduğu bizzat ilgililer tarafından dile
getiriliyor. Bu tabii çok büyük bir olumsuzluk. Ama bu 90’larda yaşananlardan
farklı. 90’larda yaşananlar da çok büyük bir olumsuzluktu. Özellikle faili
meçhuller bir yüz karası olması gerekir. Bir devlet faili meçhulleri
çıkaramıyorsa, hatta devletin bazı görevlilerinin o faili meçhullere karıştığı
iddiası dile getiriliyorsa, bir devlet için düşünülebilecek en büyük kayıp.
Orada da bir egemenlik kaybı var, burada da bir egemenlik kaybı var.
*Daha da açık sorayım, Kürdistan mı
kurulmak isteniyor?
Halkın algısı bu yönde. Böyle bir
algının inşa edilmesi için ciddi çaba harcandığını görüyoruz. Cizre’de ve
Güneydoğu’nun başka yerlerinde görebiliyoruz. Kimlik kontrolü yapan şahıslar
var.Süreci gizli saklı yürütürseniz, gördüklerimizden ve okuduklarımızdan
sonuçlar çıkarmaya başlarız. Bunlardan bir tanesi de sizin dediğiniz gibi
Güneydoğu gitti sonucunun çıkarılmasıdır.
TAPELERE ARTIK İDDİA DEMEYİN,GERÇEK
*Hemen her dönem, her hükümet
döneminde yolsuzluk iddiaları gündeme gelmiştir. 17 Aralık’taki iddialara
bakınca nasıl bir fotoğraf ortaya çıktı?
Ben tapelerin iddia olmanın dışına
çıktığını düşünüyorum. Adli Tıp’ın ‘bunlar doğrudur’ şeklindeki açıklamasının
ardından artık ‘iddia’ sözü kullanılmaması gerekir. Çok vahim buluyorum.
Derinden üzülüyorum. Bu, Türkiye tarihinin gördüğü en büyük yolsuzluk olayıdır.
Bunun pişkin bir şekilde geçiştirilmeye çalışılmasını demokrasi için de,
ülkenin geleceği için de, ahlaki değerler için de son derece olumsuz buluyorum.
‘ÇALIYORLAR AMA ÇALIŞIYORLAR’DA Ki
‘ÇALIŞIYORLAR’ YANLIŞ
*‘Çalıyorlar ama çalışıyorlar’ sözüne
bakışınız nasıl?
Onun ‘Çalışıyorlar’ kısmı doğru
değil. Çünkü bakıyoruz nelerin yapıldığına, Türkiye’nin milli geliri geriledi.
Çalışılıyor lafı bununla ölçülecekse, ‘Çalışılmıyor’ derim. Bu değerlendirmeden
de başka nedenle çok derin bir üzüntü duyuyorum. Yakışmıyor Türkiye’ye. Bunu
kim çıkardı ve kim kullandı bilmiyorum ama çok yaygın olduğunu
sanmıyorum.Hırsızlığın bir gerekçesi olabilir mi? ‘Çalıyorlar ama çalışıyorlar’
sözünü pişkinler ve arsızlar yaymaya çalışıyor. Bütün bunların kararını yargı
verecek.
*Ama yargı 17 ve 25 Aralık
soruşturmalarına takipsizlik verdi?
Takipsizlik kararının verilmesi veya Meclis’te
böyle bir oylamanın sonuçlanması aklama anlamına gelmeyecek.O yüzden biz
diyoruz ki, aklanın da öyle gelin.
‘PARALEL’ DENDi ORTAYA KONMADI
*Bu süreçte ‘paralel’ iddiası ortaya
atıldı. Ortaya atılan bu iddianın delilleri ortaya kondu mu?
Eğer böyle bir yapılanma varsa bunun
AKP olarak bir gerekçe olarak kullanılmasını son derece anlamsız buluyorum.
Hele hele Erdoğan’ın ‘Boş bulundum’ türü ifadeler kullanmasını çok komik
buluyorum. Böyle bir yapılanma varsa bu ortaya konmalı. Bence konmadı. Bir
yıldır bu dolaşıyor ortada. O zaman çıkarın bunu ortaya.
DEVLET İSTESE BAYKAL’A KOMPLOYU
AYDINLATIRDI
*Son olarak Deniz Baykal’la ilgili
komplo iddiaları yeniden gündemde. Sizin bu olaya bakışınız nasıl?
Yüz karası bir durumdur. Hem Deniz
Bey için hem de MHP’lilerin durumu için. Bunların sonuçlandırılması gerekir.
*Peki devlet gücüyle üzerine gidilse
bu olaylar sonuçlandırılamaz mı?
Tabii tabii tabii… Bana öyle geliyor. İstediklerini sonuçlandırabiliyorlar. Görüyoruz. O nedenle bunun da sonuçlandırılması gerekir diye düşünüyorum.
RÖPORTAJ / HÜSEYİN KELEŞ - BUGÜN
GAZETESİ