Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 11 Aralık 2014
Geçerli Tarih: 28 Nisan 2024, 13:04
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=19885
MİLLET GERÇEĞİ BÖLÜM – Mihri Belli
Bilindiği gibi. «millet», «vatan» sloganları ilk olarak
burjuva demokratik devrimlerin sloganları olmuştur. Bu sloganları ilk olarak
ileri süren, devrimci çağında burjuvazi oldu. Engels, «milli bağımsızlık
olmadan herhangi bir ülkede burjuvazinin egemenliği mümkün değildir» der.
Geçmişte henüz proletarya bilinçli bir güç olarak tarih sahnesinde yerini
almadan ve. emperyalist dünya pazarı teşekkül etmediğine göre, bugünkü gibi
burjuvazinin geniş çevreleri yabancıların işbirlikçisi durumuna düşmemişti. Bu sınıf;
milli bir nitelik. taşıdığı, ve toplumda en devrimci güç olduğu dönemde, milli
pazarı bölerek’ çıkarlarını baltalayan feodallere. karşı ve yabancı tahakkümüne
karşı mücadelede öncü rolü oynuyordu. Uluslaşma, burjuva – demokratik
devriminin sona erdireceği bir süreç sayılıyordu bu dönemde. 17., 18.,19.
yüzyıllar Avrupa’da burjuvazinin hegemonyası altında demokratik devrimler ve
uluslaşma çağı oldu. Ama burjuvazinin solunda ondan çok daha büyük bir devrimci
potansiyele sahip olan proletaryanın ortaya çıkmasının, burjuvazinin devrimci
ve ulusçu niteliği üzerinde derin etkileri oldu. Emperyalizm çağında en geniş
ve en güçlü çevreleri milli niteliğini yitirmiş olan burjuvazi, artık burjuva
devrimini tamamlamaya yanaşmaz. Yarı yolda er geç karşı devrimci güçlerle
uzlaşır. Burjuvazinin demokratik’ devrime karşı tutumu değişmiştir. Bunun da
zorunlu olarak bu sınıfın milli niteliği üzerinde olumsuz etkileri olmuştur.
Burjuvazinin geniş ve çok güçlü bir bölümü, işbirlikçi sermaye niteliğine
bürünmüş, yabancı emperyalizmle birlikte ve onunla kader birliği eden içteki
karşı devrimci sınıf ve zümrelerle ittifak kurmuştur. O halde bir zamanlar
burjuvazinin ortaya attığı ve bir süre sahip çıktığı «millet»,
«vatan»sloganlarına toplumun en devrimci ve aynı zamanda en milli gücü olan
emekçiler sahip çıkmaktadırlar. Ve millicilik bayrağını olanca gücüyle yüksek
tutmak, emekçilerin gerçek özlemlerini temsil etmek durumunda olan
sosyalistlerin tarihi görevi olmuştur. Bu görevi küçümsemek, millet gerçeğinin,
çağımızın en büyük tarihi etkeni olarak önemini’ değerlendirememek,
kozmopolitizme sapmak, belli tarihi şartlarda proletarya temsilcilerinin
burjuva şovenizmine karşı çıkışlarını zamanı ve mekanı hesaba katmadan,
bambaşka tarihi şartlarda taklit etmek sosyalistçe bir davranış değildir.
**
Proletarya, sömürü
düzeninin yerini sosyalist düzenin almasından yanadır. Sosyalizm ise ancak
bağımsız bir ülkede, uluslaşmış bir toplumda kurulabilir. Sosyalizmin
malzemesi.” ulusun bireyi Özgür vatandaştır. Sosyalizme varmak için demokratik
devrimi derinliğine gerçekleştirmek şarttır. Dünya emperyalist sistemi içinde
sömürülen geri bir ülkede,emperyalizm; genellikle asalak sınıfları hoş
tutmayı,bunların önüne, ezilen ülke halkının sömürüsünden bir sus payı atmayı
çıkarı gereği sayar. Buna karşılık emperyalist boyunduruk altında emekçi, daha
da yoğun bir sömürü altında ezilir, çalışan insanın kaderi büsbütün kötüleşir;
Emekçi yığınların bilinçlendikleri ölçüde milli bağımsızlık mücadelesinin ön
safında yer almalarının bir iktisadi temeli vardır; ve vatanın en yiğit
savunucularının mülksüz emekçilerin olması tabiidir.
Dünyanın bütün ezilen ülkelerinde milli kurtuluş
savaşlarının, ya şehir ve köy proletaryasının (Vietnam), ya da küçük
burjuvazinin en yoksul kolunun (Cezayir) öncülüğünde verilmekte oluşu bir
rastlantı değildir. Bizim ilk milli kurtuluş savaşımız da bu bakımdan bir
istisna olmamıştır. Genellikle küçük burjuva kökenden gelme asker-sivil-aydın
zümre o günlerde en halkçı, emekçiye en yakın bir şartlanma içindeydi; ve
hegemonyası altında kurulan milli güç birliği saflarında Türkiye köylüsünün
büyük ağırlığı vardı. Emeğe övgü niteliğinde sözler, o günlerde rast gele
söylenmiş sözler değildir. Ve sonraki dönemde bu sözlerin pek tekrarlanmaması
da rastgele değildir. Cephenin cephane ikmalinin sağlanmasında büyük rol
oynamış olan Ankara’daki İmalat:ı Harbiye’nin İştirakiyun Partisi üyesi
sosyalist işçilerin; eldeki topların namlularına uysun diye dolu top
mermilerini torna da çaptan düşüren ve bu Yüzden sık sık şehitler veren bu
proleterlerin Başkumandan Mustafa Kemal ile doğrudan doğruya temasları vardı.
Savaş yıllarında Çankaya’nın kapısı bu sanayi işçilerine her zaman açıktı. İç
ve dış dalgalanmaların birleşmesi sonucu sonraki dönemde küçük burjuva
bürokrasisinin emekçi yığınlardan uzaklaşmış olması olgusu, Kurtuluş Savaşının
halk; savaşı niteliğini gölgelendirmemelidir.
Ulusun tarihi bir kategori olduğunu belirttik. Ulus,
«kapitalizmin şafak vakti ortaya çıktı», kapitalizmin gelişmesiyle o da
gelişti. Ama ulus kapitalist sömürü. düzeniyle birlikte ortadan kalkmıyor. Bir
zamanlar, özellikle geçen yüzyılda, sosyalist düzenin, ulusal çitleri, ulusal
imtiyazları ortadan kaldırmasıyla, ulusların da ortadan kalkacağı inancı
devrimci çevrelerde yaygındı. Sosyalist bilimin gelişmesi, zenginleşmesiyle ve
sosyalist devrimlerin gerçekleşmesiyle, bu görüşün sosyalizmin ilk aşamasında
ye emperyalizmin yaşadığı bir dönemde gerçekleşmeyeceği anlaşılmıştır.
Sosyalizme geçişle ulusal imtiyazlar, büyük ulusların küçükleri ezmesi
önlenmektedir, ama sosyalist devrim, hiç değilse ilk aşamasında ulusların
ortadan kalkması sonucunu vermesi şöyle dursun, uzunca bir süre için ulusların,
ulusal kül- türlerin tam bir açılıp gelişme olanağına kavuşmalarını
sağlamıştır. Elbette ki böyle bir gelişme, Aleksey Tolstoy’un sözleriyle «Ulus
denen nehirlerin bir gün gelip insanlık okyanusunda birleşecekleri» görüşünün
gerçeklere uymadığının kanıtı sayılamaz. Hiç şüphe yok ki ulusal nehirler
insanlık okyanusunda birleşeceklerdir.Ulusal sınırlar içinde hapsedilmiş
durumda kalmakla yetinmeyecek olan insanlar, tüm insanlığın katkılarıyla bir
insanlık kültürü yaratacaklardır. Ama bu, ancak, emperyalizm çağının ve daha
önceki sömürü düzeninin, ulusal baskı altında tuttuğu.ulusların tam bir ulusal
gelişme olanaklarına kavuşmalarından ve kendi ulusal kültürlerinin bütün
olanaklarını geliştirmelerinden sonra, bunları yeterli bulmamaları ve ulusal
sınırları kendi iradeleriyle aşmalarıyla olabilir.
Okyanusun kıyılarına henüz varmadığımıza. göre, içinde
yaşadığımız çağın en büyük gerçeği millet gerçeği olduğuna göre, bu çağın
devrimci görevi, Türkiye toplumunun tam uluslaşmasını, bütün engelleri yıkarak
gerçekleştirmektir. Bu, dünya: yüzünde bütün ülkelerdeki devrimci güçler
arasında dayanışmayla çelişen bir şey değildir. Burjuva sosyalizmine, dar
görüşlülüğe kaçmayan en derin anlamıyla milliyetçilik,küçük burjuva
insaniyetçiliğine, kozmopolitizme kaçmayan, gerçekten devrimci
enternasyonalizmle çelişmez. Büyük Fransız sosyalisti Jean Jaures’nin ünlü
sözünü’ burada tekrarlamanın yeri var:;;;;;;;; .
«Milliyetçiliğin azı seni enternasyonalizmden uzaklaştırır,
milliyetçiliğin. derini seni enternasyonalizme götürür. Enternasyonalizmin azı,
seni milliyetçilikten uzaklaştırır, enternasyonalizmin derim seni
milliyetçiliğe götürür.»
Gerçekten, bugün.. ulusunun başı dik, insanca bir yaşantıya
kavuşması için saldırgan Amerikan emperyalizmine karşı savaşan Vietnamlı
savaşçı en derin, en saf anlamıyla milliyetçidir. Ama Vietnam milli kurtuluş
savaşı bu dünyada yer almaktadır ve bütün ülkelerin’ devrimci güçlerinin bu
savaş karşısında bir tutumu vardır, karşı devrimci güçlerin de olduğu gibi.
Kore’den Cezayir’e kadar, Küba’dan Filistin’e karlar emperyalizmle mücadele
halinde olan halkların olsun, sosyalist gelişme olanaklarına kavuşmuş olan
halkların olsun, kendisiyle uluslararası devrimci dayanışma durumunda
olduklarının bilincindedir. O,Fransa’da fabrikaları işgal eden işçilerin
Amerikan üniversitelerinde polisin copuna göğüs gererek Vietnam’da barış için
gösteride bulunan Amerikalı genç aydınla, Jean Paul Sartre’larla, Bertrand
Russel’larla dayanışma halinde olduğunun bilincindedir. Bu bilinç en derin en
saf anlamıyla milliyetçi olan Vietnamlı savaşçıyı, aynı zamanda en derin anlamıyla
enternasyonalist;yapar.
Bizim milli kurtuluş savaşımızda da, Türkiye’nin
millicileriyle bütün dünyadaki devrimci güçler arasında uluslararası dayanışma
kendiliğinden kuruldu. Sosyalist devrim bayrağını açmış olan Sovyetler
Birliğinin varlığının, Doğu cephemizi emniyete almamızı kolaylaştırması ve bu;
komşu ülkenin bizim için maddi ve manevi bir dayanak teşkil etmesi; batı
proletaryasının kesin olarak yeni askeri maceralara; karşı çıkmasının,
Karadeniz’de Fransız donanmasındaki isyan v.b. gelişmelerin Batılı
emperyalistlerin elinde zinde kuvvet olarak; yalnız Yunan ordusunu bırakması;
Yunanistan içinde bile ilerici güçlerin Anadolu savaşına karşı çıkmaları, ilk
başarılı milli kurtuluş savaşını vermekte olan Türkiye’ye Doğunun ezilen
halklarının derin bir sevgi ve bağlılık duymaları gibi uluslararası etkenler,
Türk zaferi’nin elde edilmesinde bir ölçüde rol oynamıştır. Ve kurtuluş
savaşımızın su katılmamış yurtsever. savaşçısı, aynı zamanda Türkiye toprağına
saldıran askeri kuvvetin arkasında duran emperyalist sisteme dünya ölçüsünde
karşı devrimci güçlerin kendi safında savaştıklarının ,bilincindeydi. Bu bilinç
milliciyi aynı zamanda enternasyonalist yapıyordu.
Adı üstünde,enternasyonalizm,millet gerçeğine dayanan bir
kavramdır. Uluslararasıcılık diye çevirebileceğimiz, enternasyonalizmin ilkel
maddesi, ulustur. Ulus gerçeğine dayanmayan bir enternasyonalizm havada kalır.
Çok kez ulus gerçeğini. inkara kadar varan küçük burjuva insaniyetçiliğinin,
yada. ümmetçiliğe dönüş özlemini yansıtan dini nitelikte kimi akımların, gerçek
devrimci enternasyonalizmle ortak bir yanı yoktur.
Fikret’in «Ruy-i; zemin vatanım — Nev-i beşer. milletim»
(Yeryüzü vatanım-İnsanlık milletim) mısraını , zamanının şoven tahriklerine
karşı şair tarafından öfkeyle söylenmiş bir söz olarak, hoşgörü ve anlayışla
değerlendirebiliriz, ama millet gerçeğini atlayan böyle bir enternasyonalizmin
bilimsel bir yanı yoktur. Aynı şeyi Avusturyalı işçilerin türküsündeki «Anamız
amele sınıfıdır – Yurdumuz bütün cihandır bizim» beyiti için de söyleyebiliriz.
Sosyalizmin bilimi meseleyi bambaşka şekilde koyuyor. Bu bilimi
sindirmiş ve en derin anlamıyla devrimci enternasyonalizmi benimsemiş olan
devrimcinin vatanı, kendi memleketidir ve milleti de kendi milletidir.