Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Bugünleri mi de görecektik?


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 29 Eylül 2014
Geçerli Tarih: 04 Mayıs 2024, 11:00
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=19238


BU GÜNLERİMİ DE GÖRECEKTİK ?

IŞİD ile mücadele konusuna kilitlendik, çevremizde olup biten gelişmeleri görmezden geliyoruz. Özellikle “Barış süreci” ile başlayan silah bırakma konusunda PKK ile masaya oturmamızın üzerinden neredeyse iki yıl geçti, PKK’nın silah bırakmadığını gördük. Aksine, terör örgütü daha da güçlendi, silahlandı, şımardı ve bu güne kadar elde edemediklerine kısa sürede kavuştu.

Doğu ve Güneydoğu’ya dikkatlice bakın. Terör örgütü, yakıyor, yıkıyor, yasa dışı gösterilerde bulunuyor, Atatürk heykellerinin üzerine benzin döküp yakıyor, Türk bayrağı ve Atatürk posterlerini kaldırıyor, yerlerine terörist başı Öcalan ve sözde Bağımsız Kürt Devleti’nin bayrağını asıyor. Yol kesiyor, kimlik kontrolü yapıyor, güvenlik güçlerine ateş açıyor, taş ve sopalarla, Molotof kokteyllerle saldırıyor. Okulları yakıp yıkıyor.

Dünyanın hiç bir ülkesinde yaşanmaması gerekenleri ne acıdır ki yaşıyoruz.

Kaldı ki, hiç bir ülkede bir terör örgütü ve onun destekçilerine meydan bu kadar boş bırakılmaz, buna izin verilmez. Devletin birliği, bütünlüğü,toplumun huzuru ön planda tutulur. Devlet otoritesini sarsabilecek adımların atılması kesin olarak önlenir. Ama, biz de görülüyor ki tam tersini yaşıyoruz.

Bizi hayretlere düşüren, “Bu günleri de mi görecektik?” dedirten görüntülerle karşı karşıyayız. PKK’lılar, yandaşları korkusuzca resmigeçit yapıyor, ellerinde Öcalan ve sözde Bağımsız Kürdistan bayraklarını taşıyor, polis ve asker bunları sadece seyrediyor. Çünkü onlara emir verilmiş “Bir şey yapmayın, süreç yara almasın” denilmiş. Özetle, açılım ile güvenlik güçlerinin ellerini, kollarını bağladılar.

Suriye’de IŞİD ile çatışarak hayatını kaybeden PKK’lıların cenazeleri Türkiye’ye getiriliyor, burada da yapılan gövde gösterisi ve törenlerle toprağa veriliyor. Biz ise sadece seyirci tribünlerindeyiz.

Suriye sınırı kaynıyor. IŞİD ile savaşmak için sınırdan geçip, Suriye’ye gitmek isteyen PKK ve yandaşları güvenlik güçleri ile çatışıyor. Terör örgütünün siyasi uzantıları sınırda gövde gösterisi yapıyor, devleti tehdit ediyor. Kandil ve uzantıları “Barış süreci bitmiştir” diyor. Yeni istekler sıralanıyor.

Bu satırlar yazılırken, Genelkurmay Başkanlığı tarafından bir açıklama geldi. Açıklamada Yüksekova’da Cemal Sala, Tatvan’da Ahmet Albayrak, Cizre’de Menderes, Şırnak’ta M.Emin Acar ve İstiklal İlköğretim Okulları’nın Molotof, havai fişek ve el yapımı bombalarla ateşe verildiği haberleri geliyordu.

Demek ki bugünleri de görecek ve yaşayacakmışız.

Şimdi bizi daha da endişelendiren konunun başka bir boyutuna bakalım:

IŞİD’ın hedefinde şimdi Kürtler var. Kobani’de ki çatışmalarda IŞİD ile Kürtler birbirini boğazlıyor. Türkiye’deki PKK ve yandaşları ile Kürtler de IŞİD’a destek verdiği iddiaları ile Türk Hükümeti’ni suçluyor. Bu nedenle de barış sürecinin bittiği ifade ediliyor.

IŞİD’ın Türkiye’de uyuyan hücrelerinin bulunduğuna daha önce değinmiştik. Doğu ve Güneydoğu’da yoğunlukta olan bu hücrelerin, uyanması ile yeni suikast ve bombalama olaylarının başlayabileceğine de dikkat çekiliyor.

Çünkü daha önce IŞİD karşıtı koalisyon içinde yer almayacağını açıklayan, daha sonra (U) dönüşü yapan ve IŞİD’ı bir terör örgütü kabul ettiklerini söyleyen Erdoğan’ın bu açıklamaları üzerine IŞİD’ın da misilleme yapabileceği gözden uzak tutulmasın.

IŞİD, bulunduğu bölgede Kürtlere karşı misilleme yaparak ortalığı karıştırıp, süreci tam olarak ortadan kaldıracak eylemlere başlayabilir. Zaten böyle bir hazırlığın olabileceğine de dikkat çekiliyor.

PKK-IŞİD çatışması olabilir mi? Olabilir. Ruşen Çakır, bu konuyu Vatan Gazetesi’ndeki köşesine taşımış. Bu bölümde bakınız neler diyor:

“IŞİD sırtını çoğunlukla Sünni Araplara dayadığı için ilk başta mezhebi yönü güçlü bir hareket olarak görülmüştü. Fakat son dönemde esas olarak Kürtlere saldırıyor. Bunlardan sonuncusu Kobani’de günlerce süren kuşatma. (IŞ)İD’in içinde Türkiye kökenli çok kişi var ki bunların hatırı sayılır bir bölümü Kürt. Onlara karşı Kobani’yi savunan YPG saflarında da çok sayıda Türkiye’den giden Kürt gencinin bulunduğunu, memleketlerinde kaldırılan cenazelerinden anlıyoruz. Kobani’de her geçen gün daha da keskinleşen ve Kürdistan’ın diğer bölgelerine de taşması mümkün olan bu savaş pekâlâ, aynı şiddette olmasa da Türkiye’ye de sirayet edebilir.

Daha şimdiden İstanbul, Adana gibi metropollerin varoşlarında PKK yanlısı milislerin (IŞ)İD ile ilişkili olduklarını düşündükleri kişilere karşı seferber olduklarını duyuyoruz. Kobani’deki savaşın tırmanmasına paralel olarak (IŞ)İD ve PKK yanlıları arasında zaten var olan gerilimin, 1990 başlarındaki PKK-Hizbullah çatışmasını andırır bir şekilde metropollerde ve Kürt illerinde kapsamlı bir çatışmaya dönüşme ihtimalini de akılda tutmak gerekiyor.”

Özetle, bölgemizdeki sorunlar yumağı büyürken, terör örgütü PKK’nın yükselişini, gelecekte bölgede önemli rol oynayabilecek konuma gelebileceğini ve meşruiyet kazanma alanında da hamle yapacağını unutmayalım. Çünkü bugün IŞİD’a karşı yapılan mücadelede Kürtlerin korunması, bölgede silahlanması ve güçlenmesi konusu yatıyor.

TÜRKİYE'YE BİÇİLEN ROL

IŞİD’a karşı Amerikan’ın önderliğinde oluşturulan “Çekirdek koalisyon” içinde Türkiye önce aktif görev almamıştı. Ya da böyle bir algı operasyonu yayıldı. Daha sonra Cumhurbaşkanı’nın New York ziyareti ve ikili görüşmeler sonunda Türkiye politikalarında (U) dönüşü yaptı. Erdoğan yaptığı açıklamada “Askeri dahil, her türlü desteğe hazırız” dedi. Bizi takip eden okurlarımız anımsayacaklardır. IŞİD’a karşı operasyonların başlamasından önce yazdığımız bir yazıda “Türkiye’yi kara operasyonuna sürükleyeceklerdir” demiştik. Suriye ve Irak’da ki IŞİD hedeflerinin havadan vurulmasından sonra kara harekâtının şart olduğu açıklanmıştı.

Hatta Türkiye’ye gelen Amerikalı yetkililer “Türkiye ile anlaştık. Üzerine düşeni yapacaktır” demişlerdi.

Karadan süpürme operasyonlarını Peşmerge ve Irak güçlerinde yapılacağı söylenmişti. Bu güçlerin bırakın süpürme operasyonunu,  şu anda kendilerini koruyacak güçleri bulunmuyor. Amerika ve Batı bunu bilmiyor mu? Bölgede, bu işi en iyi şekilde yapacak olan tek ülke Türkiye’dir. Bu nedenle de Türkiye’ye bastırdılar ve biçilen rolü üstlenmemizi dikte ettirdiler.

Bizimkiler, IŞİD’ın elindeki rehineleri bahane ederek açıklama yapmaktan kaçındılar ama Türkiye’ye biçilen görev eninde sonunda yerine getirileceğini de biliyorlardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın New York’taki temasları sonunda her şey netliğe kavuştu. Erdoğan’ın, dönüşte yaptığı açıklamalarda “Elimiz kolumuz bağlı duramayız. IŞİD tehlikesi sınırımıza dayanırsa kara operasyonu yaparız. Askerimiz bu günler için vardır” diyerek Türkiye’ye biçilen görevi sınırlı da olsa dile getirmiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Hudutlarımızı korumak durumundayız” diyor. Doğru da söylüyor. Hudutlarımız 3 yıldan bu yana delik-deşik olmuş, bu gün mü korumak aklımıza geliyor? PYD ve IŞİD kurşunları hududu aşıyor, topraklarımıza düşüyor, masum insanlar ölüyor, okullar tatil ediliyor, evler boşaltılıyor. Yıllardır film seyreder gibi bunları izlemiyor muyuz?

Peki, ne oldu da birden bire böyle bir değişikliğe gidiliyor? Sınırlarımızın güvenliğinden söz ediliyor. Zaten sınırlarımızda güvenlik mi kaldı? Tel örgüleri bile yerle bir ederek Suriye’ye geçenler mi, Suriye sınırından ülkemize elini kolunu sallayarak gelenler mi, sınır boylarımızdaki çatışmalarda topraklarımıza düşen bombalar mı, kurşunlar mı bu güne kadar tehlikeli olmadı? İnsanlarımız bile hayatını kaybetti. Daha ne olması bekleniyordu?

Bugün sayıları 3 milyonu bulan sığınmacılar nereden geldi? Kaldı ki bunların yarısının kayıdı bile bulunmuyor. Türkiye’nin hemen her tarafına yayılan bu sığınmacılar yüzünden huzurun ve barış ortamının büyük ölçüde yara aldığını defalarca söylemeye gerek var mı?

IŞİD, kapı komşumuz olmadı mı? PKK’nın Suriye kolu PYD’nin bayrakları sınır boylarımızda görülmüyor mu? Her türlü kaçakçılığın, teröristlerin geçiş noktası olarak Hatay ve diğer Suriye sınır bölgelerimiz gösterilmiyor mu? Türkiye aleyhinde ki iddiaların ucunu göremiyoruz.

Bizi bir gün, Ortadoğu’da ki bu bataklığa sokacaklarından hep endişe ettik. Yapılanların yanlışlığını vurgulamaya çalıştık. Suriye konusundaki yanlış politikaların faturasını günün birinde ödemek durumunda kalacağımızı da biliyorduk. Bu gün, ne yazıktır ki bu noktaya gelmiş bulunuyoruz. Türkiye, öyle görünüyor ki ön cephede bulunacak. Amerika ve Batı tarafından Türkiye’ye biçilen rol budur.

Halen, “Esad rejimine gereği yapılacaktır” deniliyor.

Ortadoğu’da haritalar değiştikten, Türkiye’ye biçilen rol yerine getirildikten, ülke bölünme noktasına taşındıktan sonra Suriye’deki rejim değişse ne olur, değişmese ne olur?

Şimdi, biz de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şunu anımsatalım:

Yıllardır PKK ile mücadele dildi, Kandil yuvaları havadan bombalandı. Sonuç alınamadı. Askeri uzmanlar “ Kara harekâtı olmadıkça sonuç almak mümkün değildir” dediler. Ortadoğu uzmanları da aynı görüşleri dile getirdiler.

Bu gün sınırlarımızdaki tehlikeden söz edenler, sınır güvenliğinin sağlanması için gerekeni yapacaklarını söyleyenler, PKK’lıların Kandil’den Türkiye’ye sınırdan girdiklerini bilmiyorlar mıydı? Eylem yapan teröristler, yeniden sınırdan sızıp Kuzey Irak’a geçmiyorlar mıydı?

Kuzey Irak’tan Türkiye’ye yapılan kaçakçılık sınırdan yapılmıyor mu? Bu güne kadar bunu önleyebildik mi?

Kandil’e kara harekâtından kaçanlar, bu gün IŞİD konusunda bakınız neler diyor:

“IŞİD, sadece hava operasyonu ile bitmez. Karanın girmediği yer kalıcı olmaz. Sınırımıza tehdit olursa askeri operasyon yapılacaktır. TSK böyle anlarda gereklidir.”

 

NECDET BULUZ


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster