Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Tarih alınacak derslerle doludur


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 23 Eylül 2014
Geçerli Tarih: 02 Mayıs 2024, 02:45
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=19166


TARİH ALINACAK DERSLERLE DOLUDUR

 

Dünya üzerinde yaşayan tüm insanların bir geçmiş tarihi vardır. Yanlız, kimisinin geçmiş tarihi utanılacak ve yüz kızartacak olaylarla doludur, kimisinin geçmiş tarihi kölelik düzeninin insan haysiyetiyle bağdaşmayan zulüm ve işkencelerle doludur, kimisinin de kendi halinde yaşayan, ama mutlu olarak yaşayanların, sudan sebeplerle ülkeleri işgal edilenlerin yürek yakan feryatlarıyla doludur. Ayrıca, yerüstü ve yeraltı kaynaklarının talan edilerek kendi halklarına rahat bir gelecek hazırladığını zannedenlerin başlarına gelen felaketlerle de doludur. Türk Milleti, durduk yerde hiç bir ülkeyi ne işgal etmiştir, ne de o ülke insanlarına zulüm ve işkence uygulamıştır. Türk'ün tarihi ise utanılacak değil, övünülecek olaylarla doludur. Bazılarının dediğine bakmayın siz! Türkler hiçbir milleti zulüm ve işkenceye tabi tutmamıştır. Ama kendileri hep zulüm görmüş, işkenceler altında inlemiş, evleriyle birlikte yakılan yaşlı insanlar, çocuklar ve kadınların feryatları göğe yükselmiştir. Bugün dünyanın neresinde Türk yaşıyorsa, hepsi zulüm altında, hepsi özgürlüklerinden yoksun olarak yaşamaktadır. Türk Milleti'ni, Anadolu topraklarından söküp atmak için planlar geliştirip uygulamaya yeltenmişlerdir. Bunun için de, ülke içindeki bazı devşirmelerin de yardımlarını görmüşlerdir. İşte böyle bir zaman da, dış güçler hep birlikte ülkeyi işgal edip Türk Milleti'ni esir etmek için Çanakkale Boğazı'na gemilerini göndermişler, Boğazı geçerek İstanbul'u işgal etme hayâlleri kurmuşlardır. 

 

İçimizdeki işbirlikçi hainlerin yardımları olmasaydı dış güçler, savaş Gemileriyle birlikte Çanakkale'yi geçme hayalleri kurabilirler miydi, İzmir'e asker çıkarıp işgal edebilirler miydi?  Ne yani! Türk Milleti ülkesini düşman işgalinden kurtarmak için savaşmayıp da ülkesini, namusunu, ırzını, Haçlı güçlerine teslim mi etseydi, topraklarını peşkeş mi çekseydi? Topal Osman AĞA ve onun silah arkadaşları, Harşit Irmağı'nı sebepsiz yere mi geçilmez yaptılar, yoksa ülkenin işgalini ve namusuna göz dikenlere hadlerini bildirmek için mi yaptılar?

Yüz bin vatan evladı, Sarıkamış'a kayak yapmak için mi girmişlerdi, yoksa yurdu işgal eden düşman askerleriyle göğüs göğüse vuruşmaya mı gitmişlerdi? Tarih kitaplarımız böyle bir çok kahramanlık destanlarıyla doludur. Gerçekleri çarpıtarak, saptırarak, gizleyerek, yalan yanlış bilgilerle Türk Milleti'ni tarihinden utandırmaya çalışanlar, gerçekleri yazan tarih karşısında kendileri utanacaklardır. Bugün içimizdeki bazı işbirlikçi devşirmelerin de yardım ve destekleriyle, Türk milleti'nin birliğini, beraberliğini, ülke bütünlüğüni, güvenliğini bozmaya ve yıkmaya çalıştıkları görülmüyor mu? Bunlara göz yumanlar, destek çıkanlar, yardım edenler, alkışlayanlar, tarih kitaplarında utanç sayfaları olarak yer almacaklarını mı sanıyorlar?

Geçmişte yaşadığımız bazı olayları sizlerin de bilgilerine sunmadan önce, hiçbir kurum ve kuruluşa düşmanlık ettiğim anlaşılmasın. Ancak, Vatanıma, milletime ve bayrağıma, ırkıma ve dinime düşmanlık edenlere de çiçek verecek halim yok!

 

Ünlü tarihçi Charles Beard'ın dediği gibi: Karanlığın en çok arttığı anda gökteki yıldızları görebilirsiniz. Tarih insanlara çok şey söyler, çok şey anlatır. Ama dinlemesini bilenler olursa, anlayanlar ve dersler çıkaran varsa. Mesela benim en çok dikkatimi çeken de, Osmanlı İmparatorluğu, matbaayı Avrupa'dan 250 yıl sonra kurmasıdır.  Yani Osmanlı İmparatorluğu'nda matbaa ilk olarak, 1728 yılında kullanılmaya başlanmıştır. Yahudi, Rum, Ermeni gibi azınlıklar kendi matbaalarını bu tarihten önce kurmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk matbaa, İspanya'dan göç eden Yahudiler tarafından 1493 yılında İstanbul'da açılmıştır. Ardından matbaa Selanik, Edirne, İzmir gibi şehirlere de yayılmıştır. Yahudilerden sonra Ermeniler ve Rumlar da ilk matbaalarını yine İstanbul'da açmışlardır. 

 

Osmanlı Türkleri ilk matbaayı Lale Devrinde kurmuş, kurucusu da İbrahim Müteferrika dır. Osmanlı İmparatorluğu'nun matbaayı Avrupa'dan asırlar sonra kurması, bir çok basılı eserlerin Avrupalılar tarafından basılarak Osmanlı topraklarına sokmuşlar, tarihimizle ilgili bir çok yalan ve yanlışlarla dolu belgeleri, azınlıklara doğruymuş gibi okutup onların bilgilerine sunmuşlardır. Osmanlı Devleti, azınlıkların matbaalarında Türkçe ve Arapça kitap basılmasını yasaklamışlarsa da, ancak Avrupa'da basılıp ülkeye gizlice geometri ve tıp alanında yazılmış eserler getirilmiştir. Matbaanın kurulmasına ise ilk tepki, işlerini kaybetme korkusu yaşayan hattatlardan geldiğini de söylemeden geçmeyelim. 

1784 yılına doğru prens Mavrokordatos tarafından  Osmanlı İmparatorluğu'nun boyunduruğu altında bulunan halkların özgürleştirilmesi yüksek hedefiyle, Rusya'da oluşturulan Yunan Locası, daha sonraları ise yani 1797 yılına doğru Viyana'da, "İyi Yeğenler"  ünvanı altında gizli örgüt kurmuşlar, bu örgüt'ün kurucusu ise, Antonios Kiriazis veya Rigas Velestinlis imiş. İyi Yeğenler'in üyeleri ve bunun yanısıra Biraderler, Pasvanoğlu, Hristos Perevos, Antonios Koronios, Efstratios Aryentis, Panayiotis ve İonnis Emmanuil, yeorgios Turuncias, Dimitrios Nikolidis ve İoannis Karacas mış. Örgüt'ün hedefi, Türk boyunduruğu altındaki Hrıstiyan halkların, milliyeti ne olursa olsun özgürleştirilmesi ve kardeşliği için Viyana'da ve Sırbistan'da Yunan örgütleri kurulmasıydı. Bu örgüt Viyana'da çabucak açığa çıkarıldı ve üyelerden aralarında Rigas Ferreos'unda bulunduğu 7'si 1798 yılına doğru tutuklandı ve bilinen tarza göre infaz edildiler. 

1839 Tanzimat Fermanı'nın tamamlayıcısı olarak, 1856'da Islahat Fermanı çıkarıldı. İngiltere ve Fransa, Tanzimat Fermanı'nın Hrıstiyan olan Osmanlı vatandaşlarının durumlarının iyileştirilmesini öngördüğü halde bunun yerine getirilmediğinden şikayetçiydi. İngiltere ve fransa'yı asıl rahatsız eden ise, Çarlık Rusya'nın Osmanlı topraklarında, özellikle balkanlar'daki Hrıstiyan tebaa üzerinde etkisini artırmasıydı. 

Islahat Fermanı 18 Şubat 1856'da yayımlandı. Ferman, yasa önünde herkesi eşit duruma getiriyor, bir yandan da Müslüman olmayanlara verilen eski imtiyazların kaldırılacağı ve eşit vatandaş statüsüne getirileceklerinin işareti veriliyordu. Kamu görevlilerine ve askere alınmada kimseye ayrıcalık tanınmaması, karar altına alındı. 

 

Fener Patrikhanesi'nin tamir edilmesi için dönemin Başbakanı Turgut Özal'a Fener Patriği başvurur ve tamir için gereken izin alınır. Tamirin gerekçesi ise: 1941'de çıkan yangındı. Fener Patrikhanesi'ni özerk hale getirme planını defalarca Türkiye'ye dayattılar. Dimitrios'un döneminde, 1978-1979 ve 1985 yıllarında Patrikhane'nin "onarım-tadilat" adı altındaki istekleri hep Ankara'dan döndü. Fakat, 7 Şubat 1985 tarihinde yapılan başvuru, Dışişleri Bakanlığı tarafından, "sadece söz konusu onarım ve restorasyonun imar ve eski eserler mevzuatına uygun olmak kaydıyla" kabul edildi. Patrikhane, 19 Ekim 1986'da projelerin onaylanması için Fatih Belediyesi'ne başvurdu. Ancak belediye, kendisine sunulan belgede "malikhanesi'nin boş bırakıldığını fark etti. Bunun üzerine Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'ne bir yazı göndererek açıklama istedi. Tapu Kadastro dosyayı inceleyip, belediyenin tespitini doğruladı ve dosyayı iade etti.

 

Belediye, söz konusu yer "azınlık kilisesi" olduğu için, durumu Vakıflar Genel müdürlüğü'ne bildirdi. Vakıflar Genel Müdürlüğü yaptığı inceleme sonunda, İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarıyla MİT Müsteşarlığı'na "inşaat ruhsatı için olumlu görüş verilmesi mümkün değildir" diye yazı yazdı. Dimitrios, karşısına çıkan engeli ABD'yi harekete geçirerek aşmaya çalıştı, Yakovas'ı devreye soktu. Amerika Rum Ortodoks Kilisesi'nin Başpiskopusu Yakovas (Dimitrios Kukuzis), Beyaz Saray'da öyle etkiliydi ki, Fener Patrikhanesi'nin "onarımı" için eski ABD başkanlarından Jimmy Carter bile "lobi faaliyetine" girişti. 

1986'dan itibaren Patrikhane'nin önü açılmaya başlandı. 1956 yılında Türk vatandaşlığından çıkarılan Yakovas'ın girişimiyle Patrikhane isteklerini elde etti. Yakovas, Başbakan Turgut Özal'ın ABD ziyaretinde eski CIA başkanı ve dönemin ABD Başkanı Bush'la birlikte onunla görüştü. 

Yakovas ABD'de Türkiye düşmanı lobi kurup, yıllarca her fırsatta Türkiye ve Türk düşmanlığı yaptı. 12 Eylül'den sonra Turgut Özal Başbakan olunca birdenbire Türkiye'ye "dost" oluverdi. Yakovas, Amerika'da Mora İsyanı'nın yıldönümünü kutlama törenleri tertipliyor, "Ben bir Türkiye düşmanıyım ve Türklerden nefret ederim" diyordu. Başbakan Turgut Özal'ın, Yakovas'ı Harbiye Orduevi'nde ağırlaması askeri çevrelerde büyük tepkiye neden oldu...

Özal'ın, Cumhurbaşkanı olduğunda kabul ettiği ilk din görevlisi, Dimitrios oldu. Dimitrios görüşmede, Özal'a Patrikhane'nin "onarımı" için gösterdiği yardıma teşekkür etti. 1941 yılında yanarak hasar gören Patrikhanenin onarımı için 51 yıl sonra verilen ruhsatla 3 bin 700 metrekare sahaya muazzam bir site yapıldı. Yunanitan Hükümeti 2002 Aralık ayında Batı Trakya İskeçe Müftüsü Mehmet Emin AGA'yı, Regaip ve Miraç kandilleri dolayısıyla yayımladığı mesajlar nedeniyle Serez Mahkemesi tarafından "yasadışı resmi ünvan kullandığı" suçlamasıyla iki ayrı davadan toplam altı ay hapis cezası aldı. AGA kararı temyize götürünce serbest bırakıldı. 

 

Ayrıca, 8 Mayıs 1919'da içinde Yunan kızılhaç Heyeti'nin bulunduğu bir Yunan gemisi'nin Giresun'a gelerek demirlediğini, ardından, 11 Mayıs 1919'da Giresun'daki Taşkışla denilen Rum Okulu'na beyaz renkli Yunan Kızılhaç bayrağı çekildiğini, 5 haziran 1919'da aynı okula mavi-beyaz renkte 20 metre uzunluğunda bir Pontus bayrağı daha asıldığını...(1)  Ama o Pontus paçavrasını Topal Osman AĞA ve silah arkadaşları asıldığı yerden indirip çöpe atmıştır.  

İşte bu Pontus paçavrasını asılı olduğu Taşkışla binasından indiren kahramanların isimleri:

Topal Osman AĞA

Mehmet ÇAVUŞ

Karakayalı MEHMET

Kirlenin BEKİR

Hacı Hasanın YUSUF

Vaizin EMİN

Hicabi HAVUZ

ALLAH onlardan razı olsun, hepsine rahmet etsin.

Kahramanların isimleri, Mehmet Çavuş'un bir yakını tarafından nakledilmiştir. Eksik fazla veya yanlış varsa, katkıda bulunacak olanlara köşem açıktır.

Turgut Özal'ı her defasında dilinden düşürmeyenler, öve öve göklere çıkaran siyasetçiler, acaba Patrikhane bugün ne durumda diye hiç merak ediyorlar mı? Açılmaktan saçılmaktan söz edenler, İmamhatip Liseleri'nde Türkçe konuşmayı yasaklayanlar, Türk Milleti'ne en büyük kötülüğü yapmıyorlar mı? milletin mezhebini, meşrebini, dinini, imanını, soyunu sopunu sorgulayanlar, yabancı düşmanların yüzyıllık planlarına alet olduklarının farkına varmıyorlar mı? Türk Milleti'ni ve dilini yok etmeye çalışanların planlarını boşa çıkaracak karşı planlar yapsalar Türk Milleti'ne en büyük iyiliği yapmış olmazlar mı? 

 

Türkiye ve Türkler'e öteden beri kin duyanlar, öfke kusanlar, düşmanlık edenler...çıkarları söz konusu olunca da kinlerini, öfkelerini ve düşmanlıklarını biranda dostluğa dönüştürenler, hatta "Yeni Türkiye" temeline harç koymak için yarışanlar, kimin ya da kimlerin planlarına alet olduklarının farkındalar mı acaba? Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkan, yok eden Haçlı güçleri ve onların içimizdeki işbirlikçi hainleri değil miydi? Yeni Türkiye diye naralar atılmasının nedeni sakın yeni Osmanlıcılık hayali olmasın da? Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak, yok etmek hayalleriyle yanıp tutuşanlar geçmişte de vardı, bugün de vardır. Fakat bu düşüncelerin hayalden öteye geçmeyeceğini hayal kuranlar bilmiyorlar mı? Mesela Çanakkale'yi geçme hayalleri, Türkiye'yi işgal edip Türkler'i de esir hale getirme hayalleri hep hüsranla sonuçlanmadı mı? Türk Milleti'ne düşmanlık edenler, dilini yasaklayıp dinini ılımlaştırmaya çalışanlar, nefret duyanlar, öfke kusanlar varsa ki var olduğu ve her zaman da olacağı tarihi gerçeklerle sabittir. Türk Milleti'ne kin ve nefret duyanların akıbetlerini merak edenler varsa, ki olabilir, biraz tarih kitapları okurlarsa her şeyi öğrenmiş olurlar. Böylelikle hem tarih bilgisine sahip olurlar hem meraklarını gidermiş olurlar hem de tarihimizden ders almış olurlar. "Dersimli Kemal"in, dün ATATÜRK'e küfür edenleri, PKK'nın avukatlığını yapanları yanı başına oturtup milletin desteğini alacağını sanması da tarihten ders alınmadığının aynası değil midir? "Tarih Alınacak Derslerle Doludur"   

(1) Uğur Yıldırım/ Keşiş Güç/ Otopsi Yayınları


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster