Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


100 Yılın Rövanşı


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 19 Mayıs 2014
Geçerli Tarih: 01 Mayıs 2024, 01:29
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=17848


100 Yılın Rövanşı

2015 yılı 1915’de Osmanlı Devleti’nin beş yüz yıl elinde tutmuş olduğu Rumeli topraklarının tamamını kaybettiği Balkan Harbinin ertesinde yaşanılan “’Ermeni Techirinin” yüzüncü yıldönümü.

Tarihin dönüm noktalarında yaşanan politik hesapların, yapılan zulümlerin, büyük dramlara sahne olan iskan hareketlerinin ve siyasi cinayetlerin sorumluluğunun ne yazık ki o ülkenin gelecek kuşaklarının üzerine yıkıldıklarını görüyoruz.

Türk ulusunun Osmanlı’nın sönmüş külleri üzerine kurmuş oldukları Cumhuriyet elbette çok ağır bedeller ödemekle kalmamış, Devlet-i Aliye’nin 600 yıllık saltanatının günah keçisi olmuş ve bunun vebalini de fazlasıyla ödemek zorunda kalmıştır.

Balkan Savaşını kaybettikten sonra yeni Cumhuriyetle beraber İttihatçılarla İtilafçılar arasında ki sosyo-politik tartışmalar uzun yıllar sürmüş, bu konu özellikle Cumhuriyetin ilk on yılında tüm ülkede yaşanılan köklü devrimlerin etkisi altında bir köşeye bırakıldı.

2015 yılı yaklaşırken dünya genelinde çok aktif bir siyasi lobiye sahip olan Ermeniler Türkiye’den ‘’Ermeni Techirinin” yüzüncü yıldönümün de sadece özür dilemeyi değil hem toprak hem de tazminat almayı hedefliyor.

Türkiye’de gündemin içi boş Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili basitleştirilmesi ise, konuya deve kuşunun düşmanlarından korunmak için başını kuma gömmesi misaliyle örnek teşkil etmekte. Dünya, Ermeni lobisinin bu girişimlerinin ne tür bir etki yaratacağını veya bu toprak ve tazminat taleplerinin ne derecede uluslararası mahkemelerde dava konusu oluşturacağı üzerine tezler tartışırken Türk hükümeti ve Dışişleri ise her şeyi oluruna bırakmış görünüyor.

Kısacası ilgili makamdan deyim yerindeyse tık bile yok.

1912 yılında Ekim ayında başlayan Balkan Harbi 1913 yılının Ocak ayında Edirne’nin işğal edilmesiyle son bulmuştu. Bunu fırsat bilen İttihatçılar Bab-ı ali Baskını ile iktidarı ele geçirmişler, Anadolu’da ki yaşamakta olan yaklaşık bir buçuk milyon Ermeni nüfusu ise zorunlu göçe tutarak büyük bir kesimini de Suriye topraklarına yerleştirmişlerdi.

Türklere Devlet-i Aliye’de at seyisliğinden başka makam vermeyen Osmanlı Hanedanlığının o tarihte ki Hariciye Nazırı ise tarihin garip bir cilvesidir ki Ermeni asıllı Kapriyel Noradunkyan’a emanet edilmişti.

Ermeni Kapriyel, Bab-ı Ali baskınından sonra Fransa’da Bogos Nubar Paşa ile Ermeni haklarını gündeme getirmiş ve daha sonra da 1. Dünya Savaşı sonunda toplanan Paris Barış Konferansına delege, 1923’de ki Lozan’a ise Ermeniler’in gözlemcisi olarak katıldı.

Ülkenin zor koşulları altında yaşanılan bu dram elbette ki Bosna Hersek’te ki gibi yakın tarihte yaşanılan bir insanlık dramıdır.

Konuya taraflı bir şekilde yaklaşan ve yoğun propagandalar ile tüm dünyayı haklı olduklarına ikna etmeye çalışan Ermeni tarihçiler olaylara Balkan Harbi süresince Osmanlı askerlerinin ve buna bağlı Manastır, Yanya, Mekedonya, Selanik, Vardar, İsmailiye, Burgaz, Varna, Karadağ ve Mostar gibi vilayetlerde yaşayan Türk halkın aynı şekilde hatta daha fazla yaşanmış oldukları tehciri, vahşeti  ise görmezden gelerek yok saymıştır.

Sayın Başbakan nereye ve kime harcandığı belli dahi olmayan örtülü ödenekten hergün  harcadığı üç buçuk milyon lirayı kuruşu kuruşuna hesap ederken ne yazık ki Ermeni Techiri’nin yüzüncü yılında Türkiye’yi bekleyen Ermeni toprak ve tazminat taleplerini ise aklının ucundan dahi geçirmemekte.

Son yirmi yıllık süreç içerisinde Ermeni lobisinin uluslar arası dünya siyasetinde dile getirmiş olduğu Ermeni Soykırımı yasa tasarısını Yahudi senatörlerin vermiş olduğu siyasi destekle geri çektiren Türkiye artık bundan da umudunu kesmiş görünüyor.

Osmanlı’nın 600 yıl boyunca Yahudilere gösterdiği hoşgörü ve desteğin artık Türkiye’ye gerekmediğine inanan iktidar 2015 yılında eskisinden daha fazla ısrarcı olacak Ermeni taleplerini nasıl karşılayacağını ve nasıl siyasi çizgi izleyeceğinin hesabını yapmış olmalı ki yaşanılan Mavi Marmara olayı bütün köprülerin atıldığının bir kanıtı olsa gerek.

Kısaca ağır Balkan Harbinin acısını Almanların da onayını alarak Ermeni halka ödeten Enver Paşa ve kabinesi ayrıca Sarıkamış dramının yaratıcısı olmuştu. Balkan Savaşları sonunda cephe gerisinde Türklere karşı sayısız vahşet uygulayan, toplu ölümlere ve tecavüzlere imza atan ünlü Ermeni Andranik Çetesi bu kez 1915 Nisan’ında Van’da Ruslarla işbirliği yaparak Türkleri Anadolu’dan atmak için seferber oldular.

Her kiliseyi birer kışla, her kilise papazını ise bir komitacı yaparak eşi benzeri görülmemiş katliamlar yapmaktan geri durmadılar.

Özellikle Van ve çevresinde Ermeni komitacıların Türk insanına karşı uygulamış oldukları mezalimin eşi örneği görülmemiş olmamakla beraber, dünyaya bu konuda ki haklılığımızı anlatmamız aradan geçen bunca sene zarfında mümkün olmamıştır.

Van ve çevresinde ki yaşanılan katliamların en büyük destekçisi ve planlamacısı ise başta Akdamar Kilisesi idi. Paralel Devletin ve F tipi yapılanmanın, dinler arası diyalog kavramının mucidi Muhterem Hoca Efendi ile kanka olan Sayın Başbakan davet-i ricayı kırmayarak Akdamar Kilisesini de sonunda memleketin hizmetine beraberce sunmaktan çekinmediler.

Hem de yapılan iki resmi törenle.

Ne diyelim? herkese hayırlı olsun. Anadolu’da bir deyim vardır; Böyle saza böyle mızrap.

Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.

saban_kutlu_1963@hotmail.com


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster