Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Bu Yol Nereye Gider...


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 27 Mart 2013
Geçerli Tarih: 19 Mayıs 2024, 02:01
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=13852


Bu Yol Nereye Gider...

 

“İzmir’in farklı bir dindarlığı var. Bu dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı var.”

Sonraki açıklamalarla farklılaştırılan söylemin ilk hali bu.

İyi de, neden söylendi.

Batının seküler anlayışa dönük bir yüzünün olması mıydı buna sebep yoksa komünist bir anlayışla dini yaşayanların sadece bu cephede kalışı mıydı.?

Komünist bir bakış açısıyla insanlar din olgusunu yaşayamazlar mıydı yoksa? 

Batıya seküler derken, din sadece öteki dünyayı düzenleyen bir inanış mıydı yoksa dünya üzerindeki yaşamı, insan hayatını sevgi ve paylaşıma taşıyan bir olgu muydu?

Çoğu zaman İslam dinini komünizm bir sisteme daha yakın bulmuşluğum vardır. Fazla derine inmem de gerekmiyor bunu söylerken.

Komünizm, toplumsal bir örgütlenmedir. Bu örgütlenmeyi siyasi kılan ise farklı görüş kanallarındaki politik hareketlerdir. Kendi adıma geliştirdiğim bakış açısı ise komünizmin siyasi bir olgu değil, toplumsal bir olgu oluşudur.

Dinini, içinde yaşadığı dünya için değil de başka alemler için yaşayanlar elbette ki bu söylediklerimi komik bulacaklar. Benim de onlara hayretle bakmadığımı söyleyemem doğrusu.

İslam dininin önerdiği, farz kıldığı her vecibe, her davranış önce yaşanılan dünyaya ve o dünyanın üzerindeki canlılara hitap eder. Her farzın önce dünyevi tarafı ön plana çıkmalıdır. Tuttuğu orucu, kıldığı namazı öteki dünya için değil önce kendi sağlığı için gerçekleştirmelidir müslüman kişi. İnandığı namazın, orucun farz oluşundan daha önce gelir kendi sağlığını koruması, hayatını sağlıklı idame ettirmesi. Bunlar üzerinde çok fazla düşünülecek şeyler değildir aslında. Hayat her gün gözümüze sokar bunun böyle olduğunu.

İnanan kişi ruhu daraldığında gider abdest alır rahatlamak için, inanmayan ise su ile irtibatını kesmez, elini yüzünü yıkar aynı amaca hizmetle. İnanan kişi namaz kılar ki hareket rahatlatır onu, inanmayan da çıkar yürür sokak sokak. Her vecibenin vardır dünya ile bağlantısı.

İslam dininin bu dünya ile bağlantısını kesmeye çalışanlar, insan sevgisinden kendini soyutlamış, paylaşımdan uzak, sadece kendini düşünen, bencil, çıkarcı, içine Allah sevgisi değil de Allah korkusu yerleştirmiş zavallılardır.

Birinin ihtiyacını gidermek, yoksula yardım etmek, imkanı olmayanla imkanlarını paylaşmak öteki dünyaya hizmet etmez. Bunu sadece bu amaçla yapan kişi en bencil, en zavallı, inandığından en uzak kişidir.

Hiç kimse bu düşünce ile melek rolünü oynamasın, kendini de kandırmasın. İnanılan şeye varılan yol her zaman aynı olmaz. Tanrının takdirini kazanmak için çıkılan yol her zaman yarım kalır. Ama insan kalbinin takdirini kazanmak her zaman ona giden yoldur.

Dünyaya, İslam dinine Tanrı’nın krallığı gibi bakamazsınız.

Bakarsanız da en büyük yanılgıya siz düşersiniz.

O bir sunudur, bir tercihtir.

Sizi, iyiye, güzele taşıyan bir tercih.

Bu zorunluluğu o önermezken siz onun yerine vekillik edemezsiniz.

Ruhani güzellik öteki dünyaya hizmetle değil bu dünyadaki olan biteni anlayıp, yanlışı düzeltmekle olur. Bu yanlışlar tutulan oruçlarda, kılınan namazlarda yapılan yanlışlar değildir, gasplarla, tacizlerle, ölümlerle, zulümlerle, savaşlarla gelen yanlışlardır.

Kapitalizmin ayırdığı sınıflar arasındaki yanlışlardır.

Çok fazla felsefi sözcük kullanmaya, çok fazla edebiyat yapmaya gerek yok bunu anlamak ve anlatmak için. Sadece dünya üzerindeki fotoğraflara bakmak, baktığını görmek yeter.

Nereden geldik biz bu meseleye?

İzmir’in(batı) irfan sahibi olmadığından!

Müslümanlığın en yaygın olduğu Afrika insanlığı ağlıyor, doğunun hümanizmi içler acısı.

Neden?

Batı çok mu iyi, elbette değil. O zaman sıkıntı sadece batı da değil, dünya insanlığında.

Egoların törpülenmediği, inadına yalnızlaşan bir dünya insanlığının uluslar arası kapitalizme yem olduğu şu zamanda, insanların şeklen ibadetinin ne anlamı var ki.

“İrfan” batının eksikliği değil, tüm insanlığın eksikliğidir.

Körü körüne kadercilik, her şeyin tanrıdan geldiğine inanmak ne kadar doğrudur?

İsrail Filistin’i vuracak, Filistin kadercilik yapacak, Sırplar vuracak Bosna kadercilik yapacak, Fransa vuracak Ruanda kadercilik yapacak, Amerika vuracak Felluce kadercilik yapacak gibi gibi.

Oldu o zaman.

Biz çenemizi fazla yormayalım, onlar kadere yorsunlar!

Bırakın şeklen hükmetmeyi de aklen hükmedin, kalben hükmedin, insanlığın tozunu attırın da göreyim sizi.

İşte o zaman ayakta alkışlamayan ne olsun…


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster