Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Işığı Uyandırmak...


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 04 Ocak 2013
Geçerli Tarih: 18 Mayıs 2024, 09:39
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=12727


Işığı Uyandırmak...

 

 

 

Karanlığın ve kötünün, doğrudan varlığı yoktur. Işık ve iyi ortadan çekilince boy gösterir, karanlık ve kötü.

Işık olmak; vermektir, çile çekmektir, ıstırabı göğüslemektir. Verenlerden olmak; Ali, Hasan, Hüseyin olmaktır. Çöl susuzluğuna dayanmak, Kerbela eri olmaktır. Ucuzun, hep aşağı doğru yürümenin, hep hazır yemenin, hep uyumanın rahatını sevmez güneş adam… Yezit nasipsizliği, tiksindirir onu. Bilir ki; varolmak, ışıkla dost olmaktır. Bilir ki; karanlığı kovmak, aydınlığı kucaklamaktır. Bu da, dikenli yollardan geçmeyi gerektirir…

Işık ekin insanın içine. Işık, tüm antitezleri eriten, yok eden tezdir. Bu yüzden, düşüncenin cüceleri, acezeleri hep antitez olur, hep hırlar, hep horlarlar. Çünkü verecekleri bir şey yoktur. Bütün sermayeleri, veren elleri karalamak, ışığı çarpıtmaktır. Işık verenler ise sadece ışık vermekle meşguldürler.

Işık veren, sevgi tohumu eken hizmet ve sonsuzluk erleri yeterince olmazsa, kötülük boy atar ve kavga, ümit haline gelir.

Işık vermeyi, ışık adam olmayı,akıl-sevgi-Kur’an üçlüsüne oturan bir İslamla eşitliyorum. Hesaplara, ideolojilere, politikaya, kin ve öfkeye âlet edilmeyen bir İslam…

Anadolu’nun dört bir yanından şu feryat yükseliyor: “Bize, İslam adına öfke ve kin öğretildi. Biz, din adamı adı altında cehennem müfettişi dinlemek istemiyoruz. İnsanlığın rahmet kucağı olarak nitelediğiniz Hz. Peygamber’i, bize, bir kinci bedevî gibi tanıttılar. Nikâhlarımıza geçersiz, çocuklarımıza piç diyenler var. Bayramda, cumada, camiden bizi kovanlar var. İslam, bize, çekilmez bir kahır gibi gösterildi. Biz, hiziplerin, politikanın kirli sularında lekelenmiş bir İslam istemiyoruz; biz Kur’an’ı ve Hz. Muhammed’i istiyoruz. Klikçilik yapanların, insanlar arasında şu veya bu gerekçeyle ayrımı körükleyenlerin hayır getireceklerine inanmıyoruz.”

Güzel ülkemin ve aldatılmış halkımın istekleri, en güvenilir, en samimi ve kendiliğinden bir anketin sonuçları halinde, işte böyle özetlenebilir:

Üniversitelerimizin değerli üyelerinden bir dekan, bir konferansımın ardından yanıma sokulup şöyle inledi: “Bize İslam’ı, Müslüman olmayı, bir onur halinde sundun. İçimizdeki mirastan gurur ve haz duymamızı sağladın; sana ebediyen minnettarız.”

BİR ŞEYLER YAPMALIYIZ!

İnsanımıza din, büyük kısmıyla, bilgisiz temsilciler tarafından anlatılmış ve bu durum, onlarda güvensizlik yaratmıştır. Bu güvensizlik, inkâr yobazlığı tarafından sömürülerek kitleler ya manevî boşluğa düşmek yahut da din sömürüsü yapan yobazlığa “Eyvallah” demek durumuna getirilmişlerdir. Bu çıkmazı aşmak, dini, ana kaynağı Kur’an’a ve akla dayandıracak, yetenekli, yetişmiş, hizmet aşkı ve insan sevgisiyle dolu iman ve fikir adamlarına sahip olmakla mümkündür. Bu yapılmadıkça din, izbelerde karanlık üretimlerini sürdüren hiziplerin tekelinde kalacaktır. Bunun sonucu ise bu hiziplerin standartlarına uymayanların ‘zındık, fasık, kâfir’ ilan edilmeleri ve halkın birbirine kin tutması olacaktır.

Bu ülkenin insanını, “Filan veya falan zümre gibi düşünmez, filan veya falan efendinin elini öpmezsen Müslüman olamazsın” şeklindeki hain ve müşrik tasallutun tahribinden kurtarmak lazımdır.

Bugün, her hizip, kendi standartlarına uymayanları, en amansız biçimde itham etmekte ve İslam dışı gösterebilmektedir. Din adına aşılması gereken temel problem, budur.

Kısacası, insanımız; bilgili, gönlü zengin, insan sevgisiyle dolu, Allah’ın kulları arasında ayrım yapmayan hizmet erlerine muhtaç ve hasrettir. Bu hasreti, Allah ile aldatan bezirgân zümreye boğdurmamak, bizim, insanlık borcumuzdur.

Gelin, ey yüreği donmayanlar! Yakalım sevgi kandilini, uyandıralım ışığı! Bir ses bırakalım kubbede! Hadi gelin!...


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster