Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


HEP YOLDA


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 10 Ekim 2012
Geçerli Tarih: 18 Mayıs 2024, 11:12
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=12060


HEP YOLDA** Berrin TAŞ “Mülteci Güneşim”*… Nursen Ural Nursen bana kitabını imzalayınca pek sevindim.2011’de Şiir İstanbul festivalinde karşılaşmıştık. O günden bugüne yaklaşık bir yıl geçmiş. Akıp giden zamanı tutamıyorum avuçlarımda Nursen’in ikinci kitabını görünce neden sevindim önce onu anlatayım. Nursen Ural uzun süre İnsancıl Atölyesi’ne geldi. Felsefe ve şiir atölyelerine katıldı. İlk kitabı “Direnen Sesim” de İnsancıl Yayınları’ndan çıktı. Sonra kendi koşullarını düzenleyemediği için gelemedi. Bu süreçte şiiri sürdürmemiş olabilirdi. Kitabını görünce bu nedenle sevindim. İnsancıl Atölyesi’ne gelemese de şiiri bırakmamıştı. Bu sevinmede kendime de küçük bir pay ayırdım. Eluard “Şiir bulaşıcıdır” der. Şiir bulaştırmanın sevincini de duyumsadım. Nursen Ural’ın ikinci kitabı” Mülteci Güneşim” adı taşıyor. İlk kitabıyla ikinci kitabı arasında hemen dikkatimi çeken bir ayrım var. Söyleyiş biçimini geliştirmiş Nursen Ural. Dili açılmış. Söylemek istediklerini dile getirirken kıvraklık kazanmış. “Doğumun öteki yüzü ölüm/aydınlığın, karanlık /çığlıklarımla ölüme mayalı geldim/geceyi bileyen gözlerimle çözdüm/karanlığın ötesinde bekleyen düğmelerini şafağın” dizeyle ölüm-yaşam, aydınlık-karanlık diyalektiğini kavramış bir şair kadını görürüz. Gecenin ötesinde aydınlığın beklediğini bilmenin cesaretiyle yazmış şiirini. Nursen Ural sanki kendisiyle konuşuyor şiiriyle.”Haydi ayağa halk –ömür dediğin nedir ki/bir çığlıkla, göz kapanış…//nice fırtınaları kelebek konmuşçasına sırtlandın/acıyla çarpan yaran kabuk bağladı/otuz yıl/suskun çığlıklarına gömdün /direnen sesini sal/kökünü yutkunmayla beslediğin ağaç meyvelensin. “Aynadaki Kadın” Suskun çığlıklarının görünür olmasını istemektedir. İçinde büyüttüğü direnmenin sesi meyve vermek zorundadır. Aynada kendine bakan kadın yaşamanın zamanla sınırlı olduğunu duyumsar. Bu duyumsama “suskun çığlıkların” dışlaştırılmasında geç kalmamak istediğini de anlatır okuyana.”Yalnızlığımın derin soluklu bakışı/haydi söyleşelim/ömür dediğin nedir ki /bir çığlıkla göz kapanış.” Bu şiirinde de ölüm-yaşam diyalektiğini belirgin bir biçimde dile gelir. “Ömür dediğin nedir ki” derken kendisi için yamamayı ertelemek istemeyen bir şair kadının sesini duyarız. Kendisiyle hesaplaşan şair kadın zamanını artık başkaları için harcamak istememektedir. Nursen ural “ 12 Eylül Sabahı “şiiriyle de direnmeyi güzeller. “ O sabah / dipçik ucuyla uyandığımda /daha olgunlaşmamıştı/yarınlara emzirdiğim memelerim//hıçkırarak ağlıyordu/tarihi narin kokulu gövdemde/kadınlığımın simgesi çağla gelecek/O sabah /düşlerimin derisine gizledim/direnç güllerini ve güneşimizi” Hem ağlamak, hem direnmeyi derisine gizlemek derken şairin kişisel tarihiyle yaşadığı ülkenin –Türkiye’in-tarihinin iç içe geçtiği görülür.12 Eylül’ün tırpanladığı yaşamlar anımsanır. Direnç güllerinin derisine gizlemesi yaşanılan sürecin yarattığı acıdan kaynaklanır.Acı ve dehşet direnci büyütebilir.ağlayan gelecek direnci diri tutmak amacıyla gizlenir derisine.Nursen Ural’ın şiirinde yaşanan acılara karşın yarına inanmak görülebilir.Bu inanç şiirini canlı tutuyor. “Düşün ki /ne eski ne yeni fırtınalar /değiştirebilir yerimi/bir kürek topraktan başka/”yüzüm güneşe dönük öleceğim” bilesin” diyor şair. Bir insanın duruşunu değiştirmeyen eski ve yeni fırtınalar neyi anlatıyor diye sordum kendime. Bir şair kadının duruşu neden değişmez. Fırtınaların bile değiştiremediği yer, yaşama bağlılık kadar ölüme de hazır olmayı anlatıyor. Ölüm ve yaşamın birbirine dokunduğu ince çizgide soluk alıyor şair. Ölürken bile dik durmaktan söz ediyor. “Yüzüm güneşe dönük öleceğim, bilesin” derken de boyun eğmeyeceğini dillendiriyor. Fırtınaların bile değiştiremediği şairin oturmuş kişiliğidir. Aynıyım ben diyor şair. Üzülsem de direncim değişmez. Üzülsem de acı çeksem de dik durmakta kararlıyım. En fazla ölürüm. Bir değişiklik yaratacaksa ölüm yaratır. Ölüm bile duruşunu değiştirmez. Ne yaptığını bilen bir insanım ben diyor. Nursen Ural ölüm-yaşam diyalektiğin beslediği diren umudu koruyor. Nursen Ural’ın şiirlerinde çarpıcı imgelerle yaşama özlemi dile geliyor.”özlem tarağında dolanan ipekçi saçlarım” ya da “ bataklıktan çıkmaya hazırlanan adımlarım” derken de bu özlem konuşuyor. Özlem öfkeyle karışarak mücadele etmekte kararlı oluşunu duyuruyor. “Bu akşam/korkunç öfkemin ateşli fırtınasında/yüklendiğim dağlar yıkılabilir/ödü kopabilir gökyüzün/işaret parmağımı hazırda bekletiyorum dostlar/göğün damağını çekmek için.” Nursen Ural, işaret parmağını göğün damağını çekmek için bekletirken de insanca yaşama özleminin izini sürer. Bu özlem her an kavgaya hazır olmayı zorunlu kılar. Bekleyen parmak hakkını arayan insanın kavgaya hazır oluşunun imgesini verir bize. “güller ülkesini arayan gözlerimi/kilitlediler demir kafese” derken de “gelme bana sabır gelme/evde yokum/metanetle beklediğim/yılmaz umudumun başında nöbet tutuyorum” derken de sabırla özlemin direnmeyi çağırdığını görürüz. Sabırla özlem direnmeyi besler. Güller ülkesini ararken kendini sınırlanmış, tutuklanmış duyumsasa da dizelerini mücadeleye çağırarak bağlar. “ bir kez de /dünya halklarının kurtuluşu için mücadele verelim.” Nursen Ural’ın şiirinde Kuveyt’in, Irak’ın, Bosna’ın öksüzleri, Bolivya’da insan onurunun direnişi, sağır liberaller, Filistin’in çikolata tenli çocukları, anamalcı sermayenin payı için siperde yatan oğullar, Çernobil, Filistin, Vietnam, Bosna, Hersek, Afganistan, Lübnan, Hiroşima, dile gelir. Yaşadığı topluma sırtını dönmeyen Nursen Ural, şiirinin sorunsalı insanca bir yaşam ve esenlikli bir dünya özlemidir. Şiiri bu özlemden beslenir. İnsanın sömürülmeden, insanlığından yitirmeden yaşayabildiği bir dünya özlemidir bu. Nursen Ural şiiriyle mücadele etmeyi seçmiş bir kadındır. Şiiri seçmek acıyı ve yalnızlığı seçmektir. Nursen’in, seçimlerinin sonuçlarına katlanacağını biliyorum. *Nursen Ural, Mülteci Güneşim, Kanguru Yayınları, Basım Mart 2011,Ankara. ** Berrin Taş,Hep Yolda, İnsancıl,22 Haziran 2012,İstanbul

Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster