Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Bizim ENRON'larımız !


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 28 Haziran 2012
Geçerli Tarih: 17 Mayıs 2024, 11:05
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=11175


Bizim ENRON'larımız !

Arkadaşlar eğer ENRON faciasının hikayesini bilmiyorsanız, bizlerin üstüne oynanan oyunlardan tam olarak haberiniz yok demektir.

ABD, eyaletler ülkesidir. Okyanus ötesindedir. En büyük ticari oyunlar, önce oralarda oynanır sonra okyanus ötesinden bize de transfer edilir. Çünkü emperyalizmin, kapitalizmin son ve tek dişi kalmış en büyük cephesidir !

Sayın Prof.Mümtaz Soysal, sayın Prof.Enis Öksüz, bir zamanlar “ PTT asla özelleştirilmemeli çünkü bu ülkenin atar damarlarıdır sinir uçlarıdır” diye niye savaş verdi sanıyorsunuz? Üstelik haklı çıkmadılar mı? Evet maalesef her ikisi de çok haklıydılar ama sistem onları dinlemedi, şimdi herkes “acaba telimizi kimler dinliyor?” diye Başbakanı, Cumhurbaşkanı, Genelkurmay başkanı bile bu ülkede, dinlenme endişesiyle yaşıyor! Üstelik bizi de onları da kimlerin dinlediğini bilmiyoruz! Sadece korku imparatorluğundan bahsetmekle yetiniyoruz.

Bir ülkenin PTT kurumu asla özelleştirilmemeliydi! Sustuk !

Bir ülkenin, enerji sistemi de asla özelleşmemeliydi! Yine sustuk !

Beni anlamanız için size biraz ENRON faciasından bahsetmeliyim.

ABD sınırları içinde bir eyaletin, elektrik dağıtım şirketi özelleştiriliyor. Sıradan gibi görünen bir enerji şirketi, o eyaletin enerji üretim ve dağıtım işini satın alıyor. Asıl curcuna ondan sonra başlıyor. Millet uyanıyor ama iş işten geçmiş oluyor.

Bu şirket, işin başına çok uyanık bir Ceo getiriyor. Makul sayılan ama çok az insana verilen bir maaşla işe başlıyor o Ceo. Her nasılsa,(örneğin hepi topu 1 milyar dolar yıllık cirosu olan) o enerji şirketini,bu cin Ceo,bir yıl içinde, inanılmaz şekilde 5 milyar dolar kara geçiriyor. Şirket sahibi,bu işin sırrını anlayamıyor, tebrik etmek için o Ceo’yu bir yemeğe davet ediyor. “Koçum sen bana inanılmaz bir para kazandırdın, seni tebrik etmek için yemeğe çağırdım. Yıllık cirosu 1 milyar dolar olan şirketi, hiçbir ek masraf yapmadığımız halde, yıl sonunda 5 milyar dolar kazanç sağladın. Dile benden ne dilersen” diyor patron. Bu teklif o cin Ceo’yu müthiş sevindiriyor. ”Benim aylık maaşımı 100 bin dolara çıkarınız, ben size bunun on katı kazanç sağlarım. Hem de hiçbir ek masraf ya da yatırım gerekmeyecek.” diye ilave ediyor. Patron bu cin Ceo’ya “evet” diyor ve maaşını artırıyor.

O şirketin yıllık kazancı gerçekten sene sonunda 10 milyar dolara fırlıyor. Bu olağan üstü kazancı gören patron, o Ceo’yu alıp karşısına bu işin sırrını soruyor. Ceo sırıtıyor “beni bu şirkete ortak edersen, yanıma da en az on asistan verirsen, sırrını sana ancak yıl sonunda açıklarım” diye yanıtlıyor. Patron “ hay hay, buyur yanına on asistan, bu şirket senin emrindedir” deyip, kendisi tatile çıkıyor. İşin başına, sene sonunda geliyor, hesapları denetliyor. Yine gözleri parlıyor.

Tüm giderler çıkarıldığı halde,yıllık kazanç 20 milyar dolara fırladığını görüyor.Kendini rüyada gibi gören şirket sahibi,hem o Ceo’yu hem on asistanını özel bir yemekle ödüllendirmek için davet ediyor.Yemekte bu sefer yine soruyor “ böylesine karlı çıkmamızın sebebi nedir?” Ama işin sırrını o ekipten alamıyor.

Ancak,şirketin,mahkemeye düşmesinden sonra olan biteni anlayabiliyor.Çünkü,o ekip,eyaletin tüm enerji ihalesini özelleştirme yoluyla satın alıyorlar.Koca eyaletin,tüm elektrik sistemini ellerine geçiren o cingöz ekip,koca eyaletin kaderiyle oynamaya başlıyorlar. Meydanı o kadar boş buluyorlar ki,hiç birisi hızını alamıyor,her birisi köşeyi dönme hırsına yenik düşüyorlar.Ama kocaman eyaletin tüm yönetimleriyle kedinin kuyruğuyla oynadığı gibi oynuyorlar.Artık gidişatı yönetemez hale gelen iki eleman,bu durumu gidip,eyalet baş savcısına anlatmaya karar veriyorlar.

Savcılık ifadeleri ise inanılmaz olaylarla doluydu.

Özetle bu mucizenin, “hileli hikayesi” yaklaşık olarak şöyleydi;

Baş Ceo,ilk yıl, milletin elektrik faturalarına minik- minik,alıştıra- alıştıra, kafasına göre zamlar yapmıştı.Ama bunu hiçbir tüketici önemsememişti. Bu hileli elektrik faturası, yıl sonunda,ona büyük bir “aferin” getirmiş ve patronun güvenini kazandırmış.

Ceo’nun, ikinci sene fahiş maaş artışı istemiş,onu da kabul ettirmişti. Ama o maaşın hakkını fazlasıyla vermiş,üçüncü sene patrondan her istediğini almaya başlamıştı.Nihayet,kendi kafasına uygun on kişilik bir ekip kurmuş ve onları da ihya etmişti.Dördüncü yılda,işi öylesine ilerletmişti ki,onbir kişilik o ekip,tüm eyaletin enerji sistemini - siyasetini ele geçirmiş ve önlerinde hiçbir engel kalmamıştı.Tüketicinin faturasına yaptıkları küçük artışlar bile onlara yetmez olmuştu.Bu sefer,eyaletin tüm siyasileri,bu şirket Ceo’larının ayağına koşar hale gelmişler. Siyasetçilerle de istedikleri gibi oynamaya başlamışlar.

Seçimler yaklaşınca,uyanık siyasetçi,“abi bu akşam benim TV konuşmam,panelim v.s var,aman sakın elektrikleri kesme al sana şu kadar dolar” demeye başlamışlar.Her siyasi bu teklifle ayaklarına kendiliğinden gelince,oradan gelen dolarların hesabını bile yapamaz olmuşlar.Bu sefer kimi siyasetçilerden“abi,benim güçlü bir rakibim TV konuşması,panel v.s yapacak, onun sesini halk duymamalı,o proğram bitene kadar elektrikleri kes,al sana şu kadar dolar” talepleriyle gelmişler.İzleyiciler şikayete başlayınca da“arıza var tamirat var” diyerek milleti savmışlar.

Tüm eyaletin enerji sistemini özelleştirerek ele geçiren o şirket Ceo’ları, daha sonra akla hayale gelmez tekliflerle karşılaşmışlar.Çok başarılı bir siyasetçi,tüm ayak oyunlarına rağmen seçimi kazansa bile bu defa o adamı küçük düşürecek,halkın o siyasetçinin üstüne yürümesini sağlayacak davranışlara başlamışlar.Bu defa,o eyaletteki elektrikleri yer yere kesip,halkın yakınmasına yol açmışlar.Yetmemiş,elektrikler kesilince o bölgede yağma ve talan başlatmışlar.Seçilen siyasetçinin “vay be seçtik ama bu adam bizim mal ve can güvenliğimizi sağlayamıyor,bu sefer rakibini seçelim” diyen halk kitleleri yaratmışlar. Elektrik kesintisini ve iş yerlerinin ve halkın can güvenliğini sık sık tehlikeye attıkları siyasetçiyi ya çok büyük rüşvetlere bağlamışlar,veya daha çok para veren rakibin gelmesi için,o seçilmişi,istifaya zorlamışlar. Böylece siyaseti de ele geçirmişler.

Kazandıkları paranın hesabını bile yönetemez hale gelince,bu defa aynı hilelerin daha fazlasını borsa tahtalarında oynamaya başlamışlar.Borsa şirketlerinin aklını başlarından almışlar.

Ceo’lar bu defa,aldıkları maaşların sınırını belirlemekte bir birlerine düşmüşler.Her eleman şirkete kazandırdıkları paraya göre kendi maaşlarını belirlemeye başlamışlar.İşte ondan sonra,ipin ucu kaçmış.

En sonunda yaptıkları hilelere dayanamayan iki eleman,bu gidişi durdurmak için,eyalet savcısına gidip olan-biten her şeyi anlatmaya karar vermişler.

Kısacası,toplumun en hayati temel ihtiyaçlarını,şirketlere özelleştirmenin ileride korkunç ve önlenemez büyüklükteki sömürülere yol açtığı ortaya çıkmış.O şirketler zamanla ülkenin siyasetini de ele geçirip,istedikleri kadar kirli oyunları denemişler.

Yalova’da termik santral kurmak isteyen Aksa şirketi,ilk oyununu, Bayındırlık ve İskan bakanı,Yalova’ya geldiği gün denedi. Bu tuzağa düşen bakan, aynen oltayı yuttu ve benim susmamı istedi.O bakan beni susturamayınca, Temel Coşkun,benim salondan atılmamı emretti.İlk deneme başarılı olmuştu.

Yalova’nın,bu termik santrale razı olması için,bu sefer,yeni yıl gecesinde, halkın elektriğini kestiler.O gece de milletin “Aman Allah’ım meğer elektriğimiz yetmiyormuş,demek ki bu termik santral derhal yapılmalıymış” denilsin istiyorlar.Bu tür kalkışmalara yarın turizmin en yoğun olduğu aylarda da kalkışacaklar !

Biz de bu yerli Enron’cuklara“gel abi yeter ki elektriğimiz kesilmesin şu termik santrali ille yapın” diyeceğiz öyle mi ? Şu anda bu tezgahın kaç kişi farkında ?

Seçtiğimiz siyasiler de gün gelecek bu şirketlerin kucağına düşecekler !

Başımıza geleni anlamak için o kötü deneyimleri yaşamamız mı gerekiyor ? İlle o termik santraller,o HES projeleri hayata mı geçmesi gerekiyor ?

Havamızın,denizimizin,tarım topraklarımızın kirletilmesi,cabası mı olsun ?

Petrolden daha değerli olan,tatlı su kaynaklarımız,en değerli ve doğal besinlerimizin yetiştiği o tarım alanlarımızın yok olmasından sonra mı uyanacağız ?

Halkın en ucuz protein kaynaklarını yetiştiren denizimiz ille yok mu olsun ?

Ya da ille “rabbim bana dur dedi, o nedenle vazgeçtim enerji santralinden” demelerini mi bekleyeceğiz ?

(04 Ocak 2011 tarihli yazısından)


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster