“Cinsel istismara uğradım ve ben bir erkeğim!” den
başka nasıl diyebilirsiniz ki! Kulağa basit geliyor değil mi? Yanlış! Eğer erkek
cinsindenseniz, YAPMAMANIZ gereken tek şey kabul etmektir. Damarlarımızdan
Testosteron akıyor diye erkeklerin sert olmak zorunda olması toplumumuzun yanlış
kanılarından biridir. Bu yüzden, her zaman yıkılmaz bir dayanıklılık duvarı
sergilememiz gerekiyor.
Hayatımız boyunca, bize “Erkekler ağlamaz” veya “gerçek
Erkekler acıya dayanır” söylendi. Bizden gözyaşlarımızı içimizde, duygularımızı
kontrol altında tutmamız beklendi. Buna karşın, toplum bizden, erkekliğin ateşli
yandaşları ve kırılmazlığın kaleleri olmamızı bekledi. Hatta çocukken bile,
mevcut durumu koruma ihtiyacıyla boğulduk. Kafamızı duvarlara çarptık bizi ele
geçirecek kahkahalar için. Sevdiklerimizi görmezden geliyoruz çünkü oyun devam
ediyor! “Erkekçe” bir ışığın altına koymayacak hiçbir şeyi anlatmıyoruz! Biz
ERKEĞİZ, bizim işimiz bu, bunu yaparız!
Böyle olmaya çalışmamız bu durumun ironisidir! Denemiş
cinslerin bir erkeği olarak, bu kaybetmekten sevinç duyacağım bir savaştır. Bir
hayatta kalan olarak, bu inanışa önyargılı bakmaya başladım. Şimdi de yetişkin
bir Erkek olarak yapıyorum. Her zaman geçmişe, o küçük, 10 yaşındaki gözleri
morarmış oğlana baktığımda çabucak dikkatime takılan şey gözyaşlarını tutmaya
çalışmasıydı. Ağladığında “Bebek veya Pısırık” olacağından değildi. Korktuğu ve
acı içinde olduğu içindi. Ve bu Failin onun küçük bedenini “kullanmaktan” daha
çok istediği bir şeydi! İktidar ihtiyacını tatmin etmek için! İçine çektiği
korku ve utanç kokusu, korkmuş çocuğun burun deliklerine nemlendirici gibi
saçılıyordu. Küçük oğlan maço muydu yoksa kendini korumaya mı çalışıyordu?
Toplumsal beklentilere göre mi yaşayacaktı yoksa kendisi için değerli olan bir
şeyi, duygularını, kendisine mi saklayacaktı? Bunu yaptığında, toplumun
kendisinden yapmasını istediğini kendinden yükseğe koyduğunda erkekti. Bu bir
ikilemdi. Küçük yaşlardan itibaren hiç gereği yokken duygularımızı saklamayı
öğrendik.
Büyürken, belli fikir ve kavramları aile ve
arkadaşlarımızdan aldık. Temelsiz bilgiyi tanrı emri gibi aldık. Örmeğin; bir
adamın başka bir adamla herhangi türde seks yapması hastalıklı, acayip veya
sapıkçaydı! Ret edilme ve alay edilme korkusu bizi susturdu. Söylersek acı ve
hatta ölümün gelebileceğini bilirdik, sessiz kalırdık. “Adam” dışında toplumdan
dışlanma veya yaftalanma riskine hiçbir zaman girmedik. Zaman geçtikçe,
kendimiz, Erkek Miti’ni ebedileştirdik! Erkek olduğumuz için kendi başımıza
halledebileceğimiz inancı altında çalıştık! “Erkek” yardım istemez…
Maskeleri, duygusal yer değiştirmeyi, kopmayı ve
öfkenin arkasına saklanmayı öğrendik. Aynı zamanda, bunlara bilgisizler
tarafından, umursamazın davranışlarından dolayı “evreler” dendi. Bazılarımız
kimyasallar ve alkol içinde nasıl saklayacağımızı öğendik, bazıları da keskin
irade güçleriyle öğrendiler. Hal böyleyken, bütün bu yollar birleşti ve zamanlar
aynı sonuca vardı. Erkek olabiliriz ama canımız yanıyor ve içerden ölüyoruz! Çok
yükselmişlerse en yüksek duvarlar bile sellere karşı koyamaz!
Toplum, biz erkeklerin sadece hissettiğini değil,
acımızı da gösterebildiğimizi daha yeni, yeni görüyor. Sözde ana-akım da
erkeklerin cinsel yönden istismar edilebileceğini kabul ediyor. Kişisel olarak
onaylamakta geç kalındığını düşünüyorum. Erkekler olarak, yardıma ihtiyacımız
olduğunu ve kendimizi bırakmadığımızı söyleyebiliriz, cinsel istismara
uğradığını kabul edebilecek kadar güçlü insanlar olmak için, duruşumuzu
geliştirmenin zamanı sonunda geldi! Farkındalık arttıkça cinsel istismardan sağ
kurtulan Erkekler için forum/toplanma ihtiyacı her zamankinden daha fazladır.
Birlikte şifa bulma gücünü bulacağımız ve bir araya geleceğimiz yerler buraları
olacaktır. Belli bir ortak amaç etrafında toplanmış, birlikte çalışan bir avuç
adamı durdurmak daha zor olacaktır.
Hiç saldırgan (veya hatta savunucu) bir hattın neden
dördüncü kerede ve amaçla çok etkili olabileceğini merak ettiniz
mi?
(Kaynak: malesurvivor.org)